Title: Biyogüvenlik Kanunu Ve Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar
Reviewed by Av. Tuğsan YILMAZ on May 28
Rating: 5.0

Biyoloji, genetik, GDO, zehir, gıda, kanserojen…  Bu makaleyi günlük yaşantımızda çokça karşılaştığımız bu terimler ile ilgili basitleştirilmiş bilimsel ifadelere başvurarak, bu terimlerin insan sağlığına etkileri ve yasal zeminde incelemek maksadıyla kaleme aldım.

Gelişen teknoloji ile birlikte bilimsel anlamda da büyük atılımlar yaşanmaktadır. Nanoteknoloji, genetik bilimi ve mühendisliği bu anlamda ilkel biyolojik deney metotlarını çoktan geride bırakmış ve daha önce örneği olmayan çalışmalara imza atmıştır. 1996 yılında İskoçya’daki biyoteknoloji dehaları tarafından kopyalanan ilk canlı olan ‘Dolly’ adındaki koyun belki de bu sürecin ilk basamağını oluşturmuştu. Klonlama, hücre ve doku transferi, canlıların genetik yapılarını değiştirme ve günümüzde her birimizin genellikle kötü birer anlam yüklediği ‘genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO)’ biyoteknoloji biliminin birer harikalarıdır. Genetiği değiştirilmiş organizmalar ve rekombinant gen teknolojisi sayesinde bazı hastalıkların önceden teşhis edilmesi kolaylaşmakta,  ilaç ve hormon üretimi yapılabilmekte, bitki, sebze, meyve üretiminde verimlilik artırılmakta ve yeni türler elde edilebilmektedir.

Bunların yanı sıra GDO’lu ürünlerin devletler nezdinde birer biyolojik silaha dönüşebilme ihtimali de oldukça yüksektir. Bu nedenledir ki devletler ithal ettiği gıda kökenli ürünlerde genetiğinin değiştirilmemiş olmasını veya belli bir yüzdeye kadar değiştirilebilme şartını öngörmüşlerdir. Genetiği değiştirilmiş bir virüs, bir bakteri ya da bir meyve toplum sağlığını pek tabii bozabilir, herhangi bir savunma mekanizması geliştirilemediği takdirde toplu ölümlere neden olabilir.

Bu olasılıklardan dolayı ülkemizde de 18.3.2010 tarih ve 5977 sayılı Biyogüvenlik Kanunu yürürlüğe konmuştur. Kanunun 3. maddesinde ‘’…GDO veya ürünlerinin ithalatı, ihracatı, deneysel amaçlı serbest bırakılması, piyasaya sürülmesi ile genetiği değiştirilmiş mikroorganizmaların kapalı alanda kullanımına, bilimsel esaslara göre yapılacak risk değerlendirmesine göre karar verilir…’ hükmü yer almaktadır.  Bu hükme binaen GDO ve ürünlerinin insan, hayvan ve bitki sağlığı ile çevre ve biyolojik çeşitliliği tehdit etmesi, üretici ve tüketicinin tercih hakkının ortadan kaldırılması, çevrenin ekolojik dengesinin ve ekosistemin bozulmasına neden olması, GDO ve ürünlerinin çevreye yayılma riskinin olması, biyolojik çeşitliliğin devamlılığını tehlikeye düşürmesi, başvuru sahibinin biyogüvenliğin sağlanmasına yönelik tedbirleri uygulamak için yeterli teknik donanıma sahip olmadığının anlaşıldığı durumlarda bu başvuruların reddedileceği belirlenmiştir. GDO incelemelerini yapmak üzere oluşturulacak bilimsel komitelerde TÜBİTAK çalışanları ve üniversitelerdeki bilim insanlarının görevlendirileceği belirtilmiştir.

Başvuruların değerlendirilmesinde ve kanunun verdiği görevleri uygulamada 9. maddede yer alan Biyogüvenlik Kurulu yetkilidir. Bu kurulun bağımsız ve hiçbir makam, kişiden emir alamayacağı kanunda yer almaktadır.

Dünya ölçeğinde ise birçok ülke GDO’lu ürünlerin ithalatını tamamen yasaklamıştır. Bazı ülkelerde de belirli sınırlar dâhilinde GDO’lu ürünlerin ithalatına ve kullanımına izin verilmektedir.

Avukat Tuğsan YILMAZ
Alper ÇABUK

Genel Kategorisinde yayımlanan bir önceki yazı; Avukatlık Ücreti İle İlgili Sıkça Sorulan Sorular