Title: Boşanma Davası Avukatı - Merak Edilen 100 Soru 100 Cevap
Reviewed by Av. Tuğsan YILMAZ on Dec 25
Rating: 5.0

1-) Evlilik için gereken evlilik yaşı kaçtır?

Evlilik sözleşmesinin yapılabilmesi için gereken şartlardan biri tarafların evlenme ehliyetine sahip olmasıdır. Bir kimsenin evlenmeye ehil olabilmesi için ayırt etme gücüne sahip olması ve kanunda öngörülen yaş sınırını aşmış olması gerekir. Yaş sınırı evlenecek kimselerin fiziksel ve psikolojik gelişimlerini tamamlamaları için gereklidir. Erginlik yaşı olan 18 yaşını dolduran kişiler kendi iradeleriyle evlenebilir. Medeni kanuna göre evlilik yaşı kadın erkek arasında fark gözetilmeksizin on yedi yaşının doldurulması olarak belirlenmiştir. Dolayısıyla on sekiz yaşını doldurmadığı için ergin olmayan bir küçük on yedi yaşını tamamladıysa evlenme ehliyetine haizdir. Ancak henüz tam ehliyetli olmadığından yasal temsilcisinin rızasının evlenme merasiminden önce yazılı olarak alınması ve bu rızanın şarta bağlı olmaması gerekir. Velayet altındaki küçüğe izni, velayet hakkına haiz ana ve baba birlikte vermelidir.

2-) 17 yaşını tamamlamayan küçükler evlenebilir mi?

Olağan evlilik yaşı 17 yaşın tamamlanması olarak belirlenmişken bazı durumlarda henüz evlilik yaşını tamamlamayan kimselerin hâkim izniyle evlenmesine olanak tanınmıştır. On altı yaşını dolduran ve ayırt edebilen birey sınırlı ehliyetsiz olsa da yasal temsilcisinden izin almaksızın hâkime başvurabilir. Ancak evlenme izninin talep edilebilmesi için olağanüstü durumun veya pek önemli bir sebebin varlığı aranır. Bu önemli durum ve sebebin varlığını hâkim takdir eder. Kadının hamile kalması, öksüzlük gibi nedenlerle kişilerin evlenmesinde fayda bulunması, taraflardan birinin muhtaç durumda olup diğerinin gelirinin iyi olması, kadının evlendiğinde evlilik yaşı için daha küçük yaş sınırı getiren bir ülkeye gidecek olması gibi nedenlerle, 16 yaşını dolduran kişiler hâkimin takdiriyle evlenebilecektir. Hâkimin bu kararı ancak talepte bulunan kişi ile kararda belirtilen kişinin evlenmesini sağlar, yoksa kişiye evlenme ehliyeti kazandırmaz. Hâkim izin verirken olanak buldukça ana baba veya vasiyi de dinler. Ancak hâkim bu kişilerin görüşleriyle bağlı olmayıp, onları dinlemek zorunda da değildir.

3-) Ayırt etme gücüne haiz olmayan kişilerin evliliği geçerli midir?

Kural olarak ayırt etme gücüne sahip olmayan kişilerin evlenemeyeceği kabul edilmiştir. Burada sürekli bir ayırt etme gücünden yoksunluğun mu yoksa geçici bir ayırt edemezlik durumunun mu bulunduğunun tespiti gerekir. Kişi evlenme sırasında sürekli olarak ayırt etme gücüne haiz değilse, yaptığı evlilik mutlak butlanla batıldır. Mutlak butlandan doğan davalarda dava hakkı süreyle sınırlandırılmamıştır. Ayrıca davayı ilgili herkes açabilecektir. Ancak ayırt etme gücünün bulunmaması nedeniyle sakatlanan evliliklerde, ayırt edemeyen eş sonradan bu kudreti kazanırsa mutlak butlan davasını ilgili herkes değil yalnızca bu eş açabilir. Mutlak butlan sonucu evlilik hiç yapılmamış sayılır. Kişi evlenme sırasında geçici olarak ayırt etme gücünden yoksun ise bu durum mutlak değil nispi butlan sebebidir. Nispi butlan sebebine dayanılarak evlilik iptal ettirilebilir. Ancak iptal davasını ilgili herkes değil eşler açabilir.

4-) Akrabalar arasında gerçekleşen evlilikler geçerli midir?

Mevzuatımızda belirli derecede akrabalık ilişkisi içinde bulunan kişilerin evlenemeyeceği, evlenirse bu evliliğin mutlak butlanla batıl olduğu düzenlenmiştir. Buna göre üst soy ile alt soy arasında (ana, baba-çocuklar), kardeşler arasında ve amca, dayı, hala, teyze ile yeğenleri arasında evlilik yasaktır. Ayrıca evlilik birliği sona erse de eşlerden biri ile diğerinin anası, babası veya çocukları arasında yapılan evlilikler de geçersizdir. Ancak eşin kardeşiyle evlilik yasaklanmamıştır. Evlat edinen ile evlatlık ve bunlardan biri ile diğerinin çocukları ve eşi arasında da evlilik yasağı bulunur. Yansoy hısımlarında üçüncü dereceden sonra evlenme yasağı yoktur. Örneğin kuzenler evlenebilir. Bu 3 grupla evlenmesi yasaklanan kişiler bir şekilde evlenirse, savcı veya ilgili herkes tarafından belirli bir süre kısıtlaması olmaksızın bu evliliğin sona erdirilmesine ilişkin mutlak butlan davası açılabilir.

5-) Eşi hakkında gaipliğe karar verilen kişiler nasıl yeniden evlenebilir?

Gaipliğine karar verilen kişinin eşi mahkemeye başvurup evlilik birliğinin feshini talep etmelidir. Mahkemece evliliğin feshine karar verilmedikçe bu kişiler yeniden evlenemez. Evliliğin feshi gaiplik başvurusuyla birlikte veya açılacak ayrı bir dava ile istenebilir. Bu davada yetkili mahkeme, davacının yerleşim yeri mahkemesidir.

6-) Kadınlar boşandıktan kaç gün sonra yeniden evlenebilir?

Evlilik sona erdiyse, kadın taraf, evlenmenin sona ermesinden başlayarak 300 gün geçmedikçe yeniden evlenemez. Bu süre boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren başlar. Yaklaşık 10 aya tekabül eden süre doğum için gerekli maksimum süreyi ifade etmektedir. Düzenlemenin amacı nesebin karışmasının önlenmesidir. Dolayısıyla bu süre içinde doğumun gerçekleşmesiyle bu süre ortadan kalkar. İddet süresinde doğan çocuğun babası, babalık karinesi gereği, aksi ispatlanıncaya dek boşanılan koca sayılır. Eğer çocuğun babası eski koca değil de başka birisi ise soy bağının reddi davası açılmalıdır. Süreyi durduran nedenlerden bir diğeri de kadının önceki evliliğinden hamile olmadığının hastane raporlarıyla ispatlanmasıdır. Amaç nesebin karışmasını engellemek olduğundan hamile olmayan kadınlar için bu sürenin öngörülmemesi isabetlidir. Ayrıca evliliği sona eren eşler yeniden birbiriyle evlenmek istediğinde de mahkeme bu süreyi kısaltabilir.

7-) Kadınlar iddet müddetinin kaldırılması için dava açabilir mi?

Kadınların 300 günlük evlenme yasağına takılmadan bu süre içinde evlenebilmesinin zorunlu şartı mahkeme yoluyla bu süreyi kaldırtmalarıdır. Her durumda boşanmadan sonra iddet müddeti kaldırma davası açılmalıdır. Karar hastanelerden gelen ‘hamile değildir’ raporuna göre verilir. Eğer iddet müddeti mahkeme kararıyla bozulmazsa bu sürede doğan çocuk için babalık karinesi geçerli olur ve eski koca baba sayılır. Bu durumda çocuk eski kocadan değil de farklı birindense, önce eski koca soy bağının reddi davası açmalı sonrasında biyolojik babanın çocukla soy bağının kurulabilmesi için tanıma veya babalık davası talebinde bulunmalıdır. Görüldüğü üzere bu durum herkes için sıkıntılı bir süreçtir. Dolayısıyla doktrinde, iddet müddetinde başka bir erkekten hamile kalıp bu erkekle evlenecek kadınlarda iddet müddeti engelinin kaldırılması görüşü savunulmaktadır.

8-) Evlenme başvuru nereye ve hangi belgelerle yapılır?

Evlenmek isteyen taraflar, içlerinden birinin oturduğu yerdeki evlendirme memurluğuna birlikte başvuru yaparlar. Evlendirme memuru belediye bulunan yerlerde belediye başkanı veya bu işle görevlendireceği memurdur. Köyler de ise bu görevi muhtarlar yapar. Yapılacak başvuru için yazılı olma şartı aranmaz, sözlü de başvuruda bulunulabilir. Başvuru için her iki tarafta; nüfus cüzdanı ve nüfus kayıt örneği, önceden evlilikleri varsa boşandıklarına ilişkin belgeyi, küçük veya kısıtlı iseler yasal temsilcilerinin onaylı yazılı izin belgesini ve evlenmeye engel hastalığının bulunmadığını gösteren sağlık raporunu, evlendirme memurluğuna ibraz etmelidir.

9-) Evlenmek için düğün yapmak zorunlu mudur?

Evlendirme memuru, tarafların belgelerini inceledikten sonra evlenme şartlarının sağlandığına kanaat getirirse, evleneceklere evlenme gün ve saatini bildirir veya isterlerse evlenme izin belgesi verir. Bu belge evleneceklere 6 ay içinde herhangi bir evlendirme memuru önünde evlenebilme hakkı sağlar. Kanunen tören zorunlu tutulmuştur. Tören, evlendirme dairesinde evlendirme memuru ve iki tam ehliyetli tanığın önünde açık olarak yapılabileceği gibi tarafların istemi üzerine memurun uygun göreceği başka bir yerde de yapılabilir. Evlendirme memuru, evleneceklere birbiriyle evlenmek istediklerini sorar ve olumlu cevap alınmasıyla evlilik birliği kurulur. Bu süreden sonra memurun ‘Sizi karı-koca ilan ediyorum’ beyanı adet haline gelmiş bir söylemdir, evlilik birliğine kurucu etkisi bulunmaz. Evlenme töreni bittiğinde eşlere bir aile cüzdanı verilir. . Uygulamada genellikle taraflar, evet dedikleri evlilik törenini düğün gibi şölenler esnasında gerçekleştirmektedir.

10-) Evliliğin geçerli olabilmesi için dini nikâh zorunlu mudur?

Kanunen evlilik birliği, evlendirme töreninde tarafların memurun birbirleriyle evlenmek isteyip istemedikleri sorusuna ‘evet’ cevabını vermesiyle kurulur. Dini nikâh evlenmenin geçerli olması için aranan bir şart değildir. Taraflar isterlerse resmi olarak evlendikten sonra dini tören gerçekleştirebilir. Ancak hiç kimsenin dini nikâh yapmak gibi bir zorunluluğu bulunmaz. Tam aksine yapılan dini törenin geçerliliği de evlilik cüzdanın ibraz edilmesine bağlıdır. Bu düzenleme, ülkemiz sosyolojik durumu gereği sıklıkla görülen imam nikâhıyla birlikteliklerin önlenmesi amacı taşımaktadır.

11-) Yanılarak istediği kişiden farklı birisiyle evlenenler bu evliliği iptal edebilir mi?

Bazen kişiler evlenmeyi hiç istemediği veya evlendiği kişiyle evlenmeyi düşünmediği halde yanılarak bu evlenmeye razı olmuşsa evlenmenin iptalini dava edebilir. Örneğin kişi evlenmek istediği kişi yerine ona çok benzeyen bir başkası veya ikiziyle evlenmiş olabilir. Bu durumda evlilik yanılmaya dayalı olarak iptal edilebilecektir. Veya kişi eşinde bulunmaması onunla birlikte yaşamayı kendisi için çekilmez bir duruma sokacak derecede önemli bir nitelikte yanılarak evlenmişse evlenmenin iptalini dava edebilir. Yanılma nispi butlan nedenlerindedir. Bu davayı yanılan eş açabilecektir. İptal davası açma hakkı, iptal sebebinin öğrenildiği tarihten başlayarak altı ay ve her halde evlenmenin üzerinden beş yıl geçmekle düşer.

12-) Kandırılarak evlenen kişiler bu evliliği iptal edebilir mi?

Eşinin namus ve onuru hakkında doğrudan doğruya onun tarafından veya onun bilgisi dâhilinde başkası tarafından aldatılarak evlenmeye razı edilen eş evlenmenin iptalini dava edebilir. Ayrıca davacının veya alt soyunun sağlığı için tehlike oluşturan bir hastalık kendisinden gizlenen kişi de iptal hakkını kullanabilir. Salt yalanlarla evlenmeye ikna edilen kişi büyük bir mağduriyet içindedir. Bu nedenle duygusal bir yıkıma uğramışsa aldatan tarafa yönelik manevi tazminat talebinde de bulunabilir. Aldatma da nispi butlan sebebidir ve eşler tarafından ileri sürülebilir. Dava açma hakkı iptal sebebinin öğrenildiği tarihten başlayarak altı ve herhalde evlenmenin üzerinden beş yıl geçmekle düşer.

13-) Korkutarak gerçekleştiren evlilik geçerli midir?

Evlenen taraflardan biri diğeri tarafından korkutularak evlenmek zorunda bırakılmış olabilir. Belirli bir boyuta ulaşan korkutma fiili korkutulan tarafa evliliği iptal hakkı vermektedir. Önemli olan husus basit nitelikteki veya malvarlığına yönelik bir tehdidin değil, kişinin veya yakınlarından birinin hayatı, sağlığı veya namus ve onuruna yönelik pek yakın ve ağır bir tehlike ile korkutmanın varlığıdır. Bu durumda korkutulan eş, korkunun etkisinin ortadan kalktığı tarihten başlayarak altı ve her halde evlenmenin üzerinden 5 yıl içinde evliliğin iptalini talep edebilir.

14-) Evlilik hangi hallerde sona erer?

Evlilik, ölüm, boşanma, gaiplik nedeniyle fesih, evlenmenin iptali ve yok hükmünde sayılması durumunda sona erer.

15-) Evliliğin yok hükmünde olduğu haller nelerdir?

Evlilik yok hükmünde olduğunda kendiliğinde hükümsüz olur ve baştan itibaren hiç kurulmamış sayılır. Bu haller, irade beyanı yokluğu veya iradenin bizzat açıklanmaması, temsilcinin irade açıklaması yapması gereken hallerde rızanın bulunmaması, aynı cinsteki kişilerin evlenmesi ve evlenmenin yetkili evlendirme memuru önünde yapılmamasıdır. Sonuç olarak evlilik birliği hiç kurulmamış sayılır ve evliliğin mali ve şahsi sonuçları taraflar üzerinde doğmaz. Örneğin taraflar birbirine mirasçı olamaz.

16-) Evlenmenin hâkim kararıyla iptal edildiği mutlak butlan sebepleri nelerdir?

Mutlak butlan sebepleri her hangi bir süre sınırlamasına tabi olmaksızın Cumhuriyet savcısı ve ilgili kişilere evlilik birliğini ortadan kaldırma hakkı vermektedir. Kanunda düzenlenen bu sebepler; eşlerden birinin evlilik sırasında zaten mevcut bir evliliğinin bulunması, sürekli ayırt etme gücünden yoksun olması, evliliğe engel olacak derecede akıl hastalığı bulunduğunun raporlanması ve aralarında kanunen yasaklanan hısımlığın bulunmasıdır.

17-) Evliliğin nispi butlanla iptali hangi durumlarda talep edilebilir?

nispi butlan nedeniyle evliliğin iptalini Cumhuriyet Savcısı talep edemez. Ancak eşler ve kanuni temsilcinin izninin aranmasına rağmen iznin alınmadığı hallerde temsilci dava edebilir. Hak düşürücü sürelere tabi tutulmuştur, mutlak butlanda olduğu gibi her zaman ileri sürülemez. Bu haller, kişinin evleneceği şahısta veya niteliğinde yanılması, aldatma, korkutma ve ayırt etme gücünün geçici olarak yoksunluğudur. İptal davası açma hakkı, iptal sebebinin öğrenildiği veya korkunun etkisinin ortadan kalktığı tarihten başlayarak altı ay ve her hâlde evlenmenin üzerinden beş yıl geçmekle düşer.

18-) Boşanma nedir?

Boşanma, geçerli olarak kurulmuş bir evliliğin, eşlerin sağlığında kanunda öngörülen sebep ve koşullara dayanarak mahkeme kararıyla sona erdirilmesidir. Boşanan eşler bu sıfatla birbirine yasal mirasçı olamaz ve boşanmadan önce yapılan ölüme bağlı tasarruflarla kendilerine sağlanan hakları, aksi tasarruftan anlaşılmadıkça kaybeder. Boşanma kararı eşlerden birinin açtığı dava üzerine hâkim tarafından verilir. Hâkimin vereceği gerekçeli kararın taraflara tebliğinden sonra süresinde temyiz edilmeyen karar kesinleşir. Kararı veren mahkemenin yazı işleri müdürlüğü kararı kesinleştiği tarihten 30 gün içinde yazı işlerinin bulunduğu yer Nüfus Müdürlüğüne gönderir.

19-) Boşanma davasında hâkim hangi usullere göre karar verir?

Boşanma davalarında hâkim vicdanen kanaat getirmelidir. Olgular hakkında taraflara yemin öneremez. Tarafların ikrarı hâkimi bağlamaz. Hâkim kanıtları serbestçe takdir eder. Boşanmanın feri sonuçlarına (maddi manevi tazminat, nafaka, velayet vs) ilişkin anlaşmaların hâkimce onaylanması gerekir. Hâkim gerekli görürse duruşmanın gizli yapılmasına karar verebilir.

20-) Boşanma davası hangi mahkemede açılmalıdır?

Boşanma davasında görevli mahkeme Aile Mahkemeleridir. Aile mahkemesi kurulmayan yerlerde ise Asliye Hukuk Mahkemesi, Aile Mahkemesi sıfatıyla davalara bakar. Görev konusu kamu düzenindendir. Dolayısıyla herkes tarafından hüküm verilinceye kadar yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir. Aile Mahkemesi bulunmayan yerlerde Asliye Hukukta dava açıldıktan sonra o yere Aile Mahkemesi kurulduysa dosya aile mahkemesine devredilir.

21-) Boşanma davası neredeki Aile Mahkemesinde açılmalıdır?

Boşanma davalarında yetkili mahkeme eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer aile mahkemesidir. Bu kural kamu düzenine ilişkin olmayıp, kesin yetki kuralı da değildir. Taraflara seçimlik yetki tanınmıştır ve davacı bu iki yerden dilediğinde dava açabilir. Dava açıldıktan sonra yerleşim yerinin değişmesi davanın açıldığı tarihte yetkili olan mahkemeyi yetkisiz duruma getirmez. Ayrıca çekişmeli boşanmada asıl davaya bakan mahkeme karşı davaya bakmakla da yetkilidir.

22-) Boşanma davasının açıldığı mahkemenin yetkisiz olduğu düşünülüyorsa ne yapılmalıdır?

Boşanma ve ayrılık davaları kesin yetkinin bulunmadığı davalardır. Bu durumda yetkiye yönelik itirazın cevap dilekçesinde ilk itiraz olarak ileri sürülmesi gerekir. Aksi halde itiraz dinlenmez. Sözlü itiraz kabul edilmemiştir. Cevap süresi dolmamış olsa bile cevap dilekçesi verildikten sonra yetki itirazında bulunulamaz. Yetkili mahkemeyi seçme imkânı davacıya tanındığından davacı yetki itirazında bulunamaz. Yetki itirazında bulunan taraf seçtiği mahkemeyi bildirmelidir. Davalı süresi içinde usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa davanın açıldığı mahkeme yetkili hale gelir.

23-) Boşanma davasını kimler açabilir?

Özel boşanma sebeplerinin bulunduğu hallerde kanunen boşanma sebebini gerçekleştirmeyen eş davayı açabilir. Genel boşanma sebeplerinin bulunması halindeyse daha az kusurlu, eşit kusurlu veya kusursuz eş davayı açabilir. Doktrinde tam kusurlu eşin de dava açabileceğini kabul eden görüşler de bulunmaktadır. Boşanma davası eşlerce veya vekil aracılığıyla açılabilir. Ancak üçüncü bir kişi veya idari bir makam dava açamaz.

24-) Boşanma davası sırasında eşlerden biri ölürse davaya nasıl devam edilir?

Boşanma ve ayrılık davası kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hak olduğundan kural olarak bizzat kullanılmalıdır. Ancak bazı şartlarla ölen eşin mirasçıları bu davaya devam edebilir. Öncelikle eşlerden biri ölmüş olmalı ve boşanma davası sürdürülebilir nitelikte olmalıdır. Yani ölen eşin kusurunun ispatlanma olanağı bulunmalıdır. Ayrıca hükmün boşanma bölümü kesinleşmemiş olmalı, ölümden sonra hâkim ölen eşin mirasçılarını belirlemiş olmalıdır. Hâkimin belirlediği bu mirasçılar da davaya devam ediyor olmalıdır.

24-) Boşanma davası açmak isteyen eşte bulunması gereken özellikler nelerdir?

Ergin ve ayırt edebilen yani tam ehliyetli eşler boşanma davası açabilir. Ayırt etme gücüne sahip küçükler yani sınırlı ehliyetsizler evlenmeyle ergin kılındıklarından aile hukukunda tam ehliyetliler statüsünü kazanır. Dolayısıyla boşanma davası açma hakkına haizdir. Tam ehliyetsiz olan ayırt etme gücü bulunmayanlar ise boşanma davası açamaz. Bu kişilerin yerine yasal temsilcileri haklarını kullanabilir. Ancak tam ehliyetsize karşı dava açılmasında bir sorun yoktur.

25-) Boşanma davası açmak için Avukat tayin etmek zorunlu mudur?

Taraf ve dava ehliyetine sahip eşler bizzat dava haklarını kullanabilecekleri gibi kendilerini vekil aracılığıyla da temsil ettirebilirler. Yani boşanma davasının görülmesi için avukat zorunluluğu bulunmamaktadır. Ancak boşanma velayet, nafaka, tazminat gibi önemli maddi sonuçlar doğuran bir dava olduğundan hak ihlallerinin önlenmesi adına avukat yardımı alınmasında fayda vardır.

26-) Boşanma davası için avukata başvuran kişiler için nasıl vekaletname çıkartır?

Herhangi bir Noterden özel vekâletname çıkarılması gerekmektedir. Bu vekâletnamede seçilen avukatın boşanma ve tüm sonuçları üzerinde yetkilendirildiği belirtilir. Vekâletnameye yakın tarihli bir fotoğraf yapıştırılır. Mahkemeye vekâletnamenin aslı sunulur.

27-) Boşanma davalarında avukatlık ücreti ne kadardır?

Avukatlar bulundukları ildeki baroya üye olarak örgütlenir. Baro avukatların hukuki danışmanlık hizmetine karşılık alacağı maddi karşılığı tavsiye niteliğinde ve asgari olarak belirler. Bu ücret müvekkil ile avukat arasında davanın zahmetine, uzunluğuna, avukatın uzmanlığına gibi farklı etmenlerle çok farklı şekilde kararlaştırılabilir. İstanbul Barosu tarafından kararlaştırılan ücretlere İstanbul Barosunun web adresinden ulaşabilirsiniz.

28-) Avukata başvuracak maddi gücü bulunmayan kimseler için bir imkân bulunmakta mıdır?

İstanbul Barosu avukat ile temsil gücü bulunmayıp hukuki yardıma ihtiyacı olan kişilere avukat tayin etmektedir. Bunun için kişinin adli yardım bürosuna müracaat edip ödeme gücünü bulunmadığını ispat etmesi gerekir. Adli yardımdan yararlanmak isteyen kişiler, muhtardan alınacak fakirlik belgesi, ikametgâh belgesi, nüfus cüzdanı fotokopisi ve dava için gerekli belgelerin fotokopisiyle adli yardım bürolarına başvurmalıdır. Adli yardım büroları; Çağlayan, Bakırköy, Gaziosmanpaşa, Kadıköy, Kartal, Büyükçekmece, Ümraniye şubeleriyle hizmet sunmaktadır. Aile içi şiddete uğrayan ve maddi durumu olmayan kişiler evrakları olmaksızın da kabul edilmekte ve avukata veya gerekiyorsa sığınma evlerine yönlendirilmektedir.

29-) Yabancı mahkemelerde verilen boşanma kararı Türkiye’de geçerli midir?

Yabancı bir ülkede alınan boşanma kararın Türkiye’de kesin hüküm gücünün bulunması tanıma davası,  icra olunması içinse tenfiz davası açılması gerekir. Bu iki dava tanıma tenfiz olarak aynı anda davalının ikametgâhı aile mahkemesine açılmaktadır. Davalının İkametgâhı yoksa sakini olduğu yerin mahkemesinde, bu da yoksa Ankara, İstanbul, İzmir Mahkemelerinde dava açılabilir. Eşler yabancı ülkede evlendikten sonra Türkiye’de tanıma tenfiz davası açmazsa, Türkiye’de hala evli gözükür ve yeniden evlenmek istediklerinde mevcut evlilik evlenme engeline takılacaklar ve yeniden evlenemeyeceklerdir.

30-) Tanıma Tenfiz Davası için gerekli belgeler nelerdir?

 Tenfiz dilekçesine eklenmesi zorunlu bazı belgeler bulunmaktadır. Bunlar; Yurt dışı mahkemesi tarafından verilen boşanma kararının aslı + Apostille şerhi, boşanma kararının kesinleşmiş olması, bu metinlerin yeminli tercümanca Türkçeye tercüme edilmiş olması, Türkçe tercüme sonrası Noter veya Konsoloslukça tasdik edilmesi, pasaport ve nüfuz cüzdanı fotokopisi, ayrıca Türkiye’de avukata verilecek noter tasdikli veya konsolosluktan resimli alınan boşanma vekâletnamesidir.

31-) Özel boşanma sebepleri nelerdir?

Özel boşanma sebepleri Türk Medeni Kanunu’nda beş maddede düzenlenmiştir. Buna göre; zina, hayata kast, pek kötü ve onur kırıcı muamele, suç işleme, haysiyetsiz hayat sürme, terk ve akıl hastalığı özel boşanma sebepleridir. Kanun koyucu önceden belirlediği bir olayı boşanma nedeni olarak kabul etmektedir.

32-) Genel Boşanma nedenleri nelerdir?

Özel boşanma nedenleri belli bir olguyu gösterir ve boşanma için yeterlidir. Bunun yanında kanun koyucu ayrıntıları kanunda gösterilmeyen birçok durumdan dolayı da boşanma kararı verebilme olanağı vermiştir. Buna göre evlilik birliğinin temelinden sarsılması, anlaşmalı boşanma ve eylemli terk nedeniyle boşanma genel boşanma sebeplerindendir.

33-) Zina nedeniyle boşanma şartları nelerdir?

Zina olayının kanıtlanmasının varlığı durumunda kadın veya erkek kusursuz eşin açmış olduğu davada olayın evlilik birliğine etkisine bakılmaksızın boşanma kararı verilmektedir. Zina aynı zamanda mutlak boşanma nedeni olup, evlilik birliğine yapılan en büyük sadakatsizlik ve hakaret olarak kabul edilmektedir. Zina evli bir şahsın eşinden başkasıyla cinsi ilişkide bulunması olarak tanımlanır. Dolayısıyla öncelikle hukuken geçerli bir evlilik bulunmalıdır. Ayrılık kararı bulunsa da uygulanır. İkinci olarak eşinden başka karşı cinsten biriyle cinsel ilişki kurulmalıdır. Zina için bir seferlik bir ilişki yeterlidir. Son olarak zina eylemi bilerek gerçekleştirilmeli yani taraf kusurlu olmalıdır.

34-) Zina hangi durumlarda uygulanmaz?

Yok evliliklerde, nişanlılıkta zina uygulanmaz. Ayrıca hayvanla cinsel ilişki, yapay döllenme, âşıkane hareketler (okşama, öpüşme vs), bakım amaçlı kalma zina sayılmamaktadır. Aynı cinsle ilişki kabul gören baskın görüşe göre zina sayılmamaktadır. Ancak kanaatimizce eşinden başka biriyle cinsel ilişki zina sayıldığından 3. Kişinin cinsiyeti durumu değiştirmemelidir. Zina tecavüze uğramada, ağır uykuda, hipnotize uğramada, kendini bilmeyecek derece sarhoşlukta, ciddi tehdit halinde de uygulanmaz.

35-) Zina nasıl ispat edilir?

Her türlü delille iptal edilebilir. İspat yükü davacıdadır. İspat araçları; kocasından gebe imkânı bulunmayan kadının gebe kalması, zührevi hastalıklara yakalanması, zinayı kanıtlayıcı fotoğraflar, düğün yapmak, mektup-ses kaydı-telefon kaydı vb iletişime ilişkin belge ve kayıtlar, tanık beyanları, otel kayıtları ispat aracı olarak kullanılabilir. Ancak ikrar ve yemin boşanmada delil olarak kullanılamaz.

36-) Zinada hak düşürücü süre ve af ne ifade etmektedir?

Zina sebebiyle boşanma davasında dava hakkı olan kadın veya koca, zinayı öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkını kaybeder. Hâkim tarafından hak düşürücü süreler resen dikkate alınır. Bu süre devam eden zinada son ilişkiden itibaren başlar. Dava hakkı hak düşürücü süre dışında af ile de düşer. Af sözlü-yazılı-örtülü-zimmî yapılabilir. Affın gerçek iradeyle yapılması gerekir.

37-) Davacı davasını hem zina gibi özel boşanma nedenine hem de evlilik birliğinin temelinden sarsılması genel sebebine bağlı olarak açabilir mi?

Öncelikle özel boşanma nedenlerinin varlığı halinde eşler mutlaka özel nedenlere bağlı olarak boşanma davası açmak zorunda değildir. Ancak davacı, davasını münhasıran zina gibi özel boşanma sebebiyle boşanma davası olarak açtıysa hâkim genel nedene göre boşanma kararı veremez. Hâkim tarafların talep-sonuçları ile bağlıdır. Ayrıca özel boşanma nedeni bulunmasına rağmen diğer eş sadece evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı olarak dava açtıysa hâkim zina gibi özel nedenle boşanma kararı veremez. Ancak aynı dava içerisinde iki sebeple de dava açılabilir. Bu durumda hâkim iki durumu da ayrıca değerlendirir. Örneğin zinayı kabul etmeyip davayı ret edemez, genel sebebi de araştırmalıdır. İki talep hakkında da ayrıca hüküm kurmalıdır.

38-) Hayata kast nedeniyle boşanma nedeninin şartları nelerdir?

Hayata kast mutlak boşanma nedenlerindendir. Ayrıca ortak hayatın çekilmez hale gelmesi şartı aranmaz. Çünkü kişiden müstakbel katili ile aynı evde oturması beklenemez. Bu eşin diğerini öldürmek amacıyla yaptığı eylemlerdir. Ani veya planlı olması eylemi değiştirmez. İntihara teşvik etmek de hayata kast anlamına gelir. Ayrıca mutlaka öldürmeye elverişli araçların kullanılması zorunlu değildir. Elverişli olmasa da öldürme amacı yeterlidir. Eşin ölüm tehlikesine seyirci kalınması da hayata kast kapsamındadır. Ancak öldürme tehdidi, öldürme amacı bulunmayan hareketler, eşin yakınlarına yönelik eylemler hayata kast kapsamına girmez.

39-) Hayata kast nedeniyle boşanmada hak düşürücü süre ve af ne anlama gelir?

Dava hakkı olan eş, eylem üzerinden 6 ay ve herhalde 5 yıl da düşer. Bu hak düşürücü süreler yanında af halinde de dava hakkı düşmektedir. Af açık-örtülü-yazılı-sözlü yapılabilir. Kişi bizzat kendisi serbest iradesiyle affetmiş olmalıdır. Kişinin ceza kovuşturması sırasında şikâyetinden vazgeçmesi hayata kast nedeniyle boşanma davası hakkını ortadan kaldırmaz.

40-) Her kötü davranış pek fena muamele sayılır mı?

Pek kötü muamele özel ve mutlak boşanma sebeplerindendir. Kötü muamelenin maddi şekilde gerçekleşmesi gerekir. Bu zulüm, işkence, eziyet, dövmek, aşırı derecede cinsel ilişkide bulunmak veya anormal cinsel ilişkiye zorlamak gibi vücut bütünlüğüne yönelik saldırılarla gerçekleşebileceği gibi aç bırakmak, mahzene kapatmak, hastalık aşılamak veya hapsetmek gibi sağlığa yönelik saldırı şeklinde de gerçekleşebilir. Bu davranışların zulüm ve işkence boyutunda olması gerekir. Yargıtay bir kere dahi acımasızca dövmenin kötü muamele olduğu kanaatindedir. Hak düşürücü süre ve af konusunda hayata kast nedeniyle boşanmada bahsedilen kurallar geçerlidir.

41-) Hâkim bir davranışın ‘Pek Kötü’ olduğuna nasıl karar verir?

Aile Mahkemesi hâkimi davacı ve davalının; karakterlerini, kültür düzeylerini, sosyal niteliklerini, eğitim durumlarını, yaşadıkları çevrenin yargı ve geleneklerini, yöresel davranış ve yaşam biçimlerini dikkate alarak davranışın pek kötü niteliğini belirlemektedir.

42-) Onur kırıcı davranış nedeniyle boşanmanın şartları nelerdir?

Onur kırıcı davranış yazılı veya sözlü olarak ya da telefon gibi herhangi bir araçla gerçekleştirilebilir. Örneğin eşine sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiğini gerçeğe aykırı olarak tekrarlamak, ulu orta ‘şerefsiz’ diye hakaret etmek onur kırıcıdır. Onur kırıcı davranışın boşanma nedeni olabilmesi için belirli bir ağırlığa ulaşması gerekir. Yargıtay da namus ve şerefe yönelik özel bir ağırlığı ve niteliği olan hakarete ilişkin eylemleri onur kırıcı davranış nedeniyle boşanma sebebi olarak kabul etmekte, bu ağırlığa ulaşmayan hareketleri ise tepki niteliğinde sayılan hareket olarak nitelendirmektedir. Hâkim pek kötü davranışı belirlerken kullandığı 41. Sorudaki koşulları davranışın onur kırıcı niteliğinde de kullanır.  Onur kırıcı davranışın ayrıca evlilik birliğini çekilmez hale getirmesi aranmaz.  Pek kötü davranıştaki 6 ay ve 5 yıllık zamanaşımı süreleri ve af burada da dava hakkını ortadan kaldırmaktadır.

43-) Eşlerden birinin suç işlemesi halinde boşanma kararı verilebilir mi?

Suç işleme nispi ve özel boşanma nedenlerinden biridir. Ancak bunun için işlenen suçun küçük düşürücü nitelikte olması ve bu durumunda suç işleyen eşle birlikte yaşamanın diğer eşten beklememesi gerekir. Hangi suçların yüz kızartıcı nitelik taşıdığı her olayda toplumdaki anlayışa göre ayrıca değerlendirilir. Ancak Anayasa’da yüz kızartıcı suç olarak tanımlanan bazı suçlarda hâkim değerlendirmesine gerek olmadan yüz kızartıcılık niteliği bulunmaktadır. Bu suçlar, rüşvet, zimmet, irtikâp, uyuşturucu ticareti, hırsızlık, dolandırıcılık, parada sahtecili, kasten adam öldürme gibi suçlardır. Bu suçların boşanma nedeni olabilmesi için evlendikten sonra işlenmesi gerekir. Kusurlu olarak suç işleyen eşin bu hareketi evlilik birliğinin devamını diğer eş katlanılamaz hale getirmelidir. Bu boşanma nedenine dayalı olarak boşanma davası açabilmek için hak düşürücü sınırı bulunmamaktadır, dürüstlük kuralına uygun olarak her zaman dava açılabilir. Yargıtay suçun öğrenilmesinden yıllar sonra dava açılmasını hakkın kötüye kullanımı olarak görmektedir. Aile mahkemesi karar verirken ceza soruşturmasının sonucunu beklemeli ve delillerle değerlendirerek karar vermelidir.

44-) Eşlerden birinin haysiyetsiz hayat sürmesi boşanma nedeni midir?

Haysiyetsiz hayat sürme özel ve nispi boşanma nedenlerinden biridir. Haysiyetsiz hayat toplumdaki anlayışa göre belli bir süreden beri devamlı olarak namus, şeref ve haysiyet kavramlarıyla bağdaşmayacak şekilde yaşamaktır. Bu boşanma nedenine dayanabilmek için kişi evlendikten sonra, bilerek isteyerek, sürekli olarak (yaşam biçimi halinde)  haysiyetsiz kabul edilen hayat sürdürülmeli ve bu nedenle ortak hayat çekilmez hale gelmelidir. Örneğin evlendikten sonra eşin bir başkasıyla bir müddet evlilik dışı birlikte yaşaması haysiyetsiz hayat sürmeye örnektir. Yargıtay birden çok kişi ile görüşmenin şart olmadığı görüşündedir. Yargıtay’a göre eşin eylemlerinin; onur kırıcı, görenler üzerinde olumsuz etki yaratacak ve herkes tarafından hoş karşılanmayacak nitelikte olması boşanma kararı için yeterlidir. Randevu evi işletmek, ayyaşlık, kumarbazlık, homoseksüellik, uyuşturucu bağımlısı olmak ve gönül tellallığı halinde kişinin haysiyetsiz hayat sürdüğüne karar verilmiştir. Haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle açılan boşanma davasında hak düşürücü süre veya af yoktur. Dürüstlük kuralı çerçevesinde her zaman bu nedene dayanılabilir. Ancak uygulamada uzun yıllar sonra açılan davalar çekilmezlik şartını ortadan kaldırdığından ret edilmektedir.

45-) Eşini terk eden tarafa boşanma davası açılabilir mi?

Terk, özel ve mutlak boşanma sebeplerinden biridir. Ayrıca bu nedenle ortak hayatın çekilmezliği aranmaz. Terk nedeniyle boşanma kararı verilebilmesi için; eşlerden biri ortak hayattan ayrılmış olmalıdır. Eşte terk ederken ortak yaşama son verme kastı bulunmalıdır. Eşin oluşturduğu fiili ayrılık hukuka aykırı olmalı, hukuken geçerli bir ayrılık kararına dayanmamalıdır. Davet edilen konut hazırlanmış olmalıdır. Aile mahkemesi ihtar çekmiş olmalı ve ihtar sonuç doğurmalıdır. Son olarak yargılama usule uygun yapılmış olmalıdır. Söz konusu ayrılığın en az 6 ay sürmesi ve istem üzerine hâkimce yapılan ihtarın sonuçsuz kalması gerekir. Terk konusunda önemli olan bir diğer husus hem evlilik birliğinin temelden sarsılması nedenine hem de terke dayalı olarak birlikte dava açılamayacağıdır. Genel ya da özel nedenden birinin seçilmesi gerekir.

46-) Her zaman giden terk eden midir?

Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek için iradi olarak ve haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmediğinde,  ayrılık en az 6 ay sürmüş, hâkim ihtarı sonuçsuz kalmışsa gider terk edendir ve terk edilen eş boşanma davası açabilir. Terk nedeniyle boşanma davasını terk eden eş açamaz. Bunun yanında gider her zaman terk eden değildir. Diğer eşi ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır. Bu eş esasen ortak konutta oturmakta, diğer eşi farklı sebeplerle konuta almamaktadır. Ortak konutu terk etmeye zorlayan, eşi konuttan kovan eş terk nedeniyle boşanma davası açamaz. İşte esasen konutta oturup diğer eşi konuta gelmemeye mecbur bırakma durumunda yapıntı terk’ten bahsedilmektedir. Bu durumda yapıntı terke maruz bırakılan eş dava açabilir.

47-) Hangi hallerde terkten söz edilemez?

Askerlik, cezaevinde bulunma, hastalık, öğrenim, memuriyet gereği, esirlik, iş seyahati nedenleriyle ayrı yaşama terk sayılmaz.

48-) Eşler hangi durumlarda ayrı yaşama hakkına sahiptir?

Eşlerden biri, diğerinin canına kast ettiyse, diğerine zührevi hastalık aşıladıysa, diğerini dostuyla birlikte yaşamaya zorladıysa, hasta çocuğuna refakatçi kalıyorsa gibi nedenlerle yaşamaya ara verilmesi haklı bir nedene dayanıyorsa hâkim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ev eşlerin yönetimine ilişkin önlemleri alır. Bu nedenlerle ortak konuttan ayrılmış eşin eylemi terk sayılmaz.

49-) Eşlerden birinin akıl hastalığı boşanma nedeni yapılabilir mi?

Akıl hastalığı da özel boşanma nedenlerinden biridir. Akıl hastalığı dışındaki hiçbir hastalık özel boşanma nedeni sayılmamıştır. Akıl hastalığı evlilik öncesi başlamış olabilir. Bu durumda akıl hastaları ancak, evlenmelerinde tıbbi bir sakınca bulunmadığını resmi sağlık kurulu raporuyla belgelerse evlenebilir. Evlenmeye engel olacak derece akıl hastalığı varsa evlenme mutlak butlanla batıldır. Ve sağlıklı eş açacağı dava ile hâkim kararıyla evlilik sona erer. Mutlak butlan durumunda davacı eş mutlak butlan davası açabileceği gibi boşanma davası da açabilir. Eşin açacağı boşanma davası, savcı ve ilgililerin mutlak butlan dava hakkını etkilemez. Akıl hastalığı evlilikten sonra başladıysa diğer eşin yalnızca boşanma davası açma hakkı bulunur. Akıl hastalığına dayalı boşanma davalarında bu hastalığın ortak yaşamı çekilmez hale getirmesi koşulu aranmaktadır. Bu çekilmezlik her türlü delille kanıtlanabilir. Dava herhangi bir süre sınırlamasına tabi olmaksızın her zaman açılabilir.

50-) Hangi tür akıl hastalarına karşı bu durumu boşanma nedeni yapılabilir?

Sadece iyileşmesi olanaksız bulunan akıl hastalarına karşı bu nedenle dava açılabilir. Akıl hastalığı iyileşebilir cinstense hastalık kaç yıl sürmüş olursa olsun başkaca bir kanıt toplanmadan dava derhal ret edilmelidir. Akıl hastalığının iyileşmesine olanak bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporuyla tespit ettirilmelidir. Bu sağlık kurulu konu ile ilgili uzmanları bünyesinde barındırıyor olmalı ve rapor alınması konusundaki masrafları davacı karşılamalıdır. Kurul raporunda akıl hastalığının geçmesi olanağının bulunmadığı açıkça belirtilmelidir.

51-) Akıl hastası eş davada nasıl taraf olabilir?

Akıl hastalığı sebebiyle açılacak davalarda husumetin doğrudan doğruya akıl hastasına yöneltilmesi gerekir. Ancak davalının akıl hastası olduğu iddia edildiğinden dava ve taraf ehliyeti kamu düzenine ilişkin olduğu için hâkim bu durumu kendiliğinden göz önünde bulundurarak, davalının vesayet altına alınmasının gerekip gerekmediği konusunda vesayet makamına müracaat ederek sonucu beklemelidir. Aile mahkemesi hâkimi vesayet makamına yazı yazmak yerine kendisi vasi atamaya karar verirse, karar temyiz edilmişse bozulacaktır.

52-) Akıl hastası eş aleyhine tazminat talep edilebilir mi?

Akıl hastalığı nedeniyle açılan boşanma davasında TMK 174/1-2 maddesi gereği tazminat sorumluluğu için kusurlu olmak şart kılınmıştır. Davalı eş akıl hastalığı nedeniyle ayırt etme gücüne sahip olmadığına göre fiillerinden hukuken sorumlu tutulması mümkün bulunmadığından maddi ve manevi tazminat ile sorumlu tutulamaz.

53-) Evlilik birliğinin temelinden sarsılması ne demektir?

Evlilik birliğinin temelden sarsılması ve ortak hayatın çekilmez hale gelmesi genel boşanma nedenlerinden biridir. Evlilik birliğini hangi olayların temelden sarsacağını önceden tek tek saymak mümkün değildir. Her somut olayda taraflarca gerçekleştirilen fiillerle birlikte evliliğin temelinden sarsıldığına karar verilebilir. Ancak evliliğin temelinden sarsılması boşanma kararı vermek için yeterli değildir, ayrıca çekilmezlik koşulunun sağlanması gerekir. Çekilmezlik koşulunun gerçekleşebilmesi için o eylemin davacıda evlilik ruhunu söndürmüş ve onu evlilikten nefret eder hale getirmiş olması gereklidir.

54-) Evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davasını hangi eş açabilir?

Eşlerden her ikisi de kusurlu olsa veya her ikisinin de kusuru bulunmasa bile boşanma davası açılabilir. Çünkü burada kusur değil evlilik birliğinin onarılamaz biçimde sarsılması temel alınır. Dolayısıyla kusurlu tarafa da dava açma hakkı tanınmıştır. Ancak Yargıtay bu durumu tam kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçimde yorumlamamaktadır. Yargıtay’a göre tam kusurlu eşin, kusursuz eşe karşı dava açma imkânı bulunmamaktadır. Ancak eşit kusurlu veya az da olsa kusurlu davalıya karşı boşanma davası açılabilecektir.

55-) Evlilik birliğinin sarsılmasına neden olan davranışlar nelerdir?

Bu davranışlar Yargıtay içtihatlarıyla belirlenmiştir. Buna göre duygusal, sosyal, ekonomik, cinsel, görsel veya fiziksel şiddet evlilik birliğini temelinden sarsmaktadır.

56-) Boşanmaya neden olan duygusal şiddet nasıl gerçekleşmektedir?

Küçültücü davranmak, kilosuyla-organlarıyla-görüntüsüyle alay etmek, ekonomik-fiziksel-cinsel aşağılamalarda bulunmak, tükürmek, küçümsemek, başkalarıyla kıyaslamak, sırları açıklamak, dedikodu çıkarmak, iftira etmek, beğenmemek, kendisine yakışmadığını söylemek, suçlayıcı davranmak, hakaret etmek, eşini sevmediğini söylemek, zorla evlendirildiğini söylemek, soğuduğunu söylemek, istemediğini söylemek, aşırı kıskançlık, başkalarıyla görüştürmemek, tehdit etmek, kovmak, çeşitli nedenlerle baskı yapmak, korkutmak, hürriyetinden yoksun bırakmak, evle ilgilenmemek, tedaviyle ilgilenmemek, dışlamak gibi Yargıtay kararlarında yer alan ve sayısı sınırlı olmayan duygusal şiddet maalesef uygulanmakta ancak boşanma nedeni sayılmaktadır.

57-) Ekonomik yönden nasıl şiddet uygulanır?

Borçlarını ödememek, aşırı borçlanmak, hacze sebep olmak, alacaklıların rahatsız etmesine sebep olmak, kumar oynamak, aşırı derece şans oyunu oynamak, eşinden habersiz parasını almak, eşini borçlanmaya zorlamak, eşinin kredi kartını izinsiz kullanmak, çalışmamak, çalıştırmamak, zorla çalıştırmak, eve bakmamak, evin eşyalarını satmak, aşırı tasarrufta bulunmak vb. birçok durum ekonomik şiddete örnektir ve boşanma nedenidir.

58-) Cinsel şiddet nasıl uygulanmaktadır?

Hiç cinsel ilişki kurmamak, cinsel ilişkiden kaçınmak, doğal olmayan yoldan cinsel ilişkiye zorlamak, istenmeyen şekilde ilişki kurmak, istek dışı cinsel ilişki kurmak, başkalarına cinsel açıklamalarda bulunmak, eşini satacağını söylemek, cinsel sapkınlıkta ve tacizde bulunmak, cinsel içerikli uygunsuz internet sitelerine girmek, cinsel içerikli uygunsuz söyler söylemek, cinsel güveni sarsıcı davranışlarda bulunmak, başkasıyla yaşamak, eve başkasını almak, sadakatsizliğini açıklamak, eşini pazarlamaya çalışmak vb. birçok durum cinsel şiddete örnektir ve boşanma nedenidir.

59-) Fiziksel şiddet nasıl gerçekleşmektedir?

Eşini dövmek (koruma kararı, tanık beyanları, darp raporları, fiziksel belirtiler ispatta kullanılabilir), çocukları dövmek, dövülmeye sessiz kalmak, yaralamak, bir şeyler fırlatmak, ısırmak, itmek, tekmelemek, saçını çekmek, koparmak, üzerine yürümek, eve kilitlemek, eşyalarına zarar vermek, şiddete kalkışmak vb. birçok durum fiziksel şiddete örnektir. Fiziksel şiddet diğer şiddet türleri içerisinde fizyolojik ve psikolojik olarak en büyük etkilere sahip şiddet türüdür. Bir kere gerçekleştikten sonra bunun son olmadığını her zaman bilmeli ve adli mercilere başvurmalısınız.

60-) Sosyal şiddet nasıl gerçekleşir?

Giyim konusunda baskıda bulunmak, olağan giyimine karışmak, eşinin giyimine ailesinin müdahalesine seyirci kalmak, eşinin rızası dışımda çağdaş kıyafetlere aykırı davranmak, sürekli içki kullanmak, uyuşturucu kullanmak, aykırı hobilere sahip olmak, hobilere aşırı düşkün olmak, çocuğu habersiz sünnet etmek, düğün töreni aşamasında sorunlar çıkartmak, konuklara iyi konukseverlik göstermemek, muska, büyü ve fal işleriyle uğraşmak, imam nikâhlı yaşamak, tarikata girme için baskı yapmak, eşin eğitim görmesini engellemek vb. birçok neden sosyal şiddete örnektir.

61-) Görsel şiddet ne demektir?

Telefonla tehdit, telefonla hakaret, telefonla sarkıntılık, davacının yakınlarıyla görüşmesini engellemek için telefonuna şifre koymak, yatak odası görüntülerini paylaşmaya çalışmak, günlük ve mektup içerisinde aykırı sözlerde bulunmak, aykırı davranışların bulunduğu fotoğraflar çektirmek, internet ortamında hakaret tehdit vb. birçok durum görsel şiddete örnektir ve boşanma nedenidir.

62-) Evlilik birliğinin sarsılmasına neden olmayan davranışlar nelerdir?

İstemeyerek çocuğun ölümüne neden olmak, yaş farkı bulunması, cinsel saldırıya uğramak, salt fiili ayrılığın bulunması, hastalıklı olmak, ağız ve vücut kokusu, yatağını ıslatmak, sedef hastalığı, bedensel farklılıkları bulunmak (aşırı et beni bulunması gibi), çocuğu olmamak, bedensel özürlü olmak, yasal haklarını kullanmak (savcılığa şikâyet gibi), koruma tedbiri istemek, sulh girişimini ret etmek, dil-ırk-renk-siyasi düşünce- din ayrılığının bulunması gibi nedenler tek başına boşanma nedeni sayılmaz. Ancak bu nedenle evlilik birliğinin devamı taraflar için çekilmez hale gelmiş ve buna hâkim vicdani kanaat getirmişse boşanma kararı verilebilir.

63-) Yukarıda bahsedilen fiiller gerçekleştikten sonra eşini affeden taraf bu fiilleri boşanma nedeni yapabilir mi?

Evlilik birliğinin sarsılması nedeniyle boşanma davasında af niteliğindeki davranışlar gerçekleşmişse evlilik birliğinin temelden sarsılması nedeniyle boşanma davasının reddi gerekir. Yani affeden taraf affettiği durumu boşanma davasında neden olarak kullanamaz.

65-) Hangi davranışlar af niteliğindedir?

Eşlerin barışması, barışma girişiminde bulunması, önceki olayları affetmek (feragat ile veya ihtarname çekmek suretiyle), hoşgörü ile karşılamak, olaylar sonra birlikte olmak, birlikte tatile gitmek, birlikte yaşamak, affa ilişkin beyanda bulunmak, boşanmaya dair açılan hukuki süreci sonlandırmak, ceza davasından vazgeçmek, hediye vermek, bağış yapmak, evlilik birliğini olaylara rağmen sürdürmek gibi af iradesini ortaya koyan davranışlar af niteliğindedir.

66-) Evlilik öncesinde yaşanan olaylar boşanma davasına konu olabilir mi?

Eşler arasında evlilik birliği evlenmeyle kurulmuş olur. Evliliğin genel hükümlerinin eşlere sağladığı hak ve yükümlülükler, evlenmeyle oluşur. Bu sebeple evlenmeden önceki olaylar evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma davasında hükme esas alınmaz. Evlenmeden önceki olaylar koşulları varsa başka davanın konusunu oluşturabilir. Evlenmeden sonraki olayların ise ancak boşanma davasının açıldığı tarihe kadar olan bölümü evlilik birliğinin temelden sarsılması sebebiyle boşanma davasına konu olabilir. Ancak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2010 sonrası dönemde boşanma davası açıldıktan sonra oluşan olayların boşanma hükmüne esas alınabileceği görüşünü benimsemiştir.

67-) Üzerinden uzun süre geçmiş olaylar genel nedene dayalı olarak açılan boşanma davasına konu olabilir mi?

Evlenmeden sonra ve evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma davasından önceki olayların üzerinden uzun bir süre geçmişse evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle açılan boşanma davaları ret edilmektedir. Geçen sürenin hesaplanmasında dürüstlük kuralı göz önünde bulundurulur. Çok uzun süre geçmesi hakkın kötüye kullanılması olarak nitelendirilmektedir. Aynı şekilde yaşanan olaylardan sonra evlilik birliği sürdürülmüşse boşanma davası ret edilmektedir.

68-) Anlaşmalı olarak boşanabilmenin şartları nelerdir?

Tarafların anlaşmalı olarak boşanabilmesi için evliliğin en az bir yıl sürmüş olması gerekir. Bu süreyi birlikte geçirmek zorunlu değildir. Eşlerin ya birlikte başvurması ya da açılan çekişmeli davada bir eşin anlaşmalı boşanma teklifini kabul etmesi şeklinde gerçekleşebilir. Ancak özel boşanma nedenlerine dayalı olarak açılan davanın devamı sırasında tarafların –ıslah dışında- anlaşmalı boşanmayı gerçekleştiremeyeceği yönünde kararlar bulunmaktadır. Anlaşmalı boşanmanın gerçekleşmesi için bir diğer şart tarafların iradelerini bizzat açıklamalarıdır. Taraflar aile mahkemesi hâkimi önünde hazır bulunur ve bizzat dinlenir. Ayrıca taraflar duruşma tutanağını imzalamalıdır. Burada hâkime düşen tarafların iradelerini serbestçe açıkladığına kanaat getirmektir. Ayrıca tarafların hazırladıkları anlaşmalı boşanma protokolü hâkim tarafından onaylanmalıdır. Bu protokolde boşanmanın tüm sonuçları hakkında anlaşılmalıdır.

69-) Anlaşmalı boşanma protokolü nasıl hazırlanmalıdır?

Taraflar hazırladıkları anlaşmalı boşanma protokolünde her hususta anlaşma sağlamalıdır. Hâkimin anlaşmalı boşanma kararı verebilmesi için maddi-manevi tazminat ve yoksulluk nafakası konularında taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Taraflar çocukların durumlarının (velayet) da ne olacağını hâkime açıklamak zorundadır. Kişisel ilişki ve iştirak nafakası konusunda da hâkimin onayı aranır. Anlaşmalı boşanmada sadece ‘boşanma sonucunda’ anlaşılıp mali sonuçları ayrı dava konusu yapmak mümkün değildir. Dolayısıyla tüm hususları kapsayan detaylı ve özenli bir protokol hazırlanmalıdır. Anlaşma gerçekleşmez ya da bozulursa dava çekişmeli boşanma davasına dönüşür.

70-) Anlaşmalı boşanma davası açan eşler daha sonra anlaşmayı bozabilir mi?

Anlaşmalı boşanma davasında hâkim huzurunda gerçekleşen anlaşmayı bozma dava harcını yatıran eş tarafından hüküm kesinleşmeden mümkündür. Dava harcını yatıran eş açısından hâkim huzurunda açıkladığı iradesinin bağlayıcılığı yoktur. Yargıtay’a göre dava harcını yatırmayan diğer eş ise protokol ile bağlıdır. Bu durum eşler arası silahların eşitliği ilkesine aykırı olması nedeniyle eleştirilmektedir.

71-) Boşanma davası ret edildikten sonra eşler yeniden ortak hayat kuramamışlarsa buna dayanarak boşanma davası açabilirler mi?

Taraflar boşanma davası açmış, ancak dava ret edilmiş ve ret kararı kesinleşmiş olabilir. Bu durumda ret kararından sonra taraflar halen evli olduğundan evlilik birliğine devam etmeleri beklenir. Ancak bu ret kararının kesinleştiği tarihten itibaren üç yıl geçtikten sonra her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir. 3 yıl geçirilmediyse dava ret edilir. Ortak hayatın neden kurulamadığı önemli değildir. Davacı kötü niyetli olabilir, başkasıyla yaşıyor olabilir, fiili olanaksızlık bulunabilir vs… ortak hayatın kurulmadığını ispat yükü davacıya aittir. Davacı bu durumu tanık beyanları, zabıta araştırması, eşler arası nafaka dosyaları, icra dosyaları, otel kayıtları, tahsil makbuzları, pasaport kayıtları gibi birçok delille ispat edebilir.

72-) Hâkim boşanma dışında ayrılığa da karar verebilir mi?

Boşanmanın gerek özel gerekse genel sebeplerinden birine dayanarak açılacak boşanma davalarında, davacı dilerse boşanma, dilerse ayrılık isteyebilir. Davacı yalnızca ayrılık isteminde bulunduysa boşanma kararı verilemez. Ancak boşanma davasında, boşanma sebeplerinden biri gerçekleştiğinde, hâkim ya boşanmaya ya da ayrılığa hükmedebilir.

73-) Ayrılık kararı verilebilmesinin şartları nelerdir?

Ayrılık kararı verilebilmesinin ön koşulu boşanma sebeplerinin gerçekleşmesidir. Ayrıca bu sebepler ispatlanmış olmalı, hoşgörü ile karşılanmamalıdır. Ayrılık kararı verilmesinin amacı ortak hayatın yeniden kurulmasıdır. Dolayısıyla ortak hayatın yeniden kurulması olasılığı bulunan durumlarda ayrılığa karar verilebilir. Bu olasılık sebepleri açıkça gösterilmeli ve barışma ihtimali konusunda deliller bulunmalıdır. Olasılık konusunda gerekirse psikologdan uzman görüşü de alınabilir. Son olarak makul bir ayrılık süresi belirlenmelidir. Bu süre ayrılık kararının kesinleştiği tarihten başlar. Süre en az bir en çok üç yıldır.

74-) Ayrılık kararının sonuçları nelerdir?

Ayrılı kararı ile birlikte yaşama yükümlülüğü kararın kesinleştiği tarihten itibaren kendiliğinden sona erer. Evlilik birliğinden doğan diğer yükümlülükler ise –sadakat gibi- devam erecektir. Kadın kocanın soyadını kullanmaya devam eder. Ayrılık esnasında eşlerden biri ölürse diğeri onun mirasçısı olur. Ayrılık süresi içinde doğan çocuklar evlilik içi doğum sayılır. Hâkim velayeti, kişisel ilişkileri, çocuğun bakım ve giderlerine katılımı belirler. Eşlerden birinin yapacağı talep üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkı, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ilişkin önlemler ve malların yönetimine ilişkin önlemler belirlenir.

75-) Boşanma davası açıldığında hâkim eşlerin barınmasına ilişkin geçici tedbirlere karar verebilir mi?

Hâkim talep olmasa dahi boşanma davası açılınca davanın devamı süresince eşlerin barınmasına ilişkin önlemleri kendiliğinden alır. Barınma konusunda bizzat tarafları dinler. Ortak konutta kimin oturduğunu, oturmayan eşin nerede kaldığını, çocukların kimin yanında kaldığını, hangi okula gittiğini araştırarak tespit ettirir. Ortak konutun mülkiyetinin kime ait olduğunun barınmaya ilişkin kararın verilmesinde bir önemi yoktur.

76-) Boşanma davası sırasında eşlerden birine geçinmesi amacıyla nafaka tayin edilebilir mi?

 Boşanma davası açılınca hâkim davanın devamı süresince geçerli olmak üzere kendiliğinden geçici tedbir nafakasına hükmedebilir. Tutukluluk, hükümlülük, askerlik ve özellikle işsizlik tedbir nafakası verilmesine engel değildir. İşsiz eşin başka bir geliri veya paraya çevrilebilecek malı veya serveti varsa tedbir nafakası vermekle yükümlü tutulabilir. Ekonomik güçleri birbirine yakın olan eşlerin geçici tedbir nafakası verme zorunluluğu yoktur. Ayrıca tedbir nafakasına hükmedilirken tarafların kusuru ölçü olarak alınmaz. (Ancak Yargıtay’ın aksi yönde kararları da bulunmaktadır.) Ancak başkası ile yaşayan eşe tedbir nafakasının verilemeyeceği kabul edilmiştir.

77-) Geçici tedbir nafakasının miktarına nasıl karar verilir?

Öncelikle tarafların nafaka konusunda bir kabulleri olup olmadığı gözetilmelidir. Miktarın belirlenmesinde şüphesiz tarafların ekonomik ve sosyal durumları belirleyici olacaktır. Tarafların gelir durumları dikkate alınır. Eşin gelirinin az olması tedbir nafakası verilmesine engel değildir. Ancak düzenli ve yeterli geliri bulunmadığı anlaşılan eş geçici tedbir nafakası vermek zorunda değildir. Tarafların durumlarının değişmesi halinde hâkim geçici nafaka miktarının yeniden belirlenmesine veya kaldırılmasına karar verebilir. Nafakanın toptan veya irat biçiminde ödenmesine hükmedebilir. Nafaka Türk Lirası olmalıdır.

78-) Davanın devamı sırasında çocuklara ilişkin geçici tedbir kararı alınabilir mi?

Hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan özellikle çocukların bakım ve korunmasına ilişkin önlemleri kendiliğinden alır. Çocuklara karşı alınacak önlemler; çocuğun bir tarafın himayesine bırakılması, geçici kişisel ilişki kurulması, geçici tedbir nafakası verilmesi, çocuğun mallarına geçici önlem alınması ve çocuk kaçırma konusunda alınacak önlemlerdir. Çocuğa verilecek geçici tedbir nafakasına öğretide iştirak nafakası da denmektedir.

79-) Çocuğa verilecek iştirak nafakası hangi esaslara göre belirlenir?

Çocuğa verilecek nafaka miktarı belirlenirken çocuğun ihtiyaçları, gelirleri, tarafların ödemeyi kabul ettiği miktar, tarafların hayat koşulları ve ödeme güçleri göz önünde bulundurulur. Herhangi bir işi ve geliri olmayan davacı veya davalı yanında bulunan küçük yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekir. Çocuğa iştirak nafakası tayin edilirken çocuk ile taraf arasında soy bağı ilişkisinin bulunup bulunmadığı da dikkate alınmaktadır.

80-) Kadın evlendikten sonra kocasının soyadı yanında önceki soyadını da kullanabilir mi?

Kadının kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilmesi için; evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yazılı başvuru yaptığında, önceki soyadını da kullanabilir. Ancak yürürlükte olan yasal düzenlemelere göre kadın yalnızca bekârlık soyadını kullanamaz. Çünkü evlenmekle kocanın soyadını alması zorunluluktur.

81-) Kadın boşandıktan sonra eski kocasının soyadını kullanmaya devam edebilir mi?

Kural olarak boşanan kadın evlenmeden önceki soyadını yeniden alır. Kadının boşandığı kocasının soyadını kullanmakta menfaati varsa ve bu soyadını kullanmasının kocasına bir zarar vermeyeceğini kanıtlıyorsa, aile mahkemesi hâkiminden kocasının soyadını taşımasını isteyebilir. Davacı kadın bu isteğini usulüne uygun olarak açacağı bir dava ile hayata geçirebilir. Kadının bunda menfaati olup olmadığını ve kocanın zararına olup olmayacağını hâkim takdir eder. Bu dava erkek eşe yöneltilmelidir ve erkek eşin bu durumu onaylaması gerekir. Koca koşulların değişmesi durumunda soyadının kullanılmasına ilişkin verilmiş olan iznin kaldırılmasını aile mahkemesine açacağı dava ile talep edebilir.

82-) Ağır kusurlu eş maddi tazminat talep edebilir mi?

Maddi tazminat istenebilmesinin koşulları, tazminat isteyenin kusursuz veya daha az kusurlu olması, tazminat istenenin ise kusurlu olması, zarar ve nedensellik bağının bulunmasıdır. Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenmiş eş kusursuz veya daha az kusurlu ise maddi tazminat alabilir. Eşit kusurlu eş ise maddi tazminat istemi reddedilir. Aynı şekilde ağır veya tam kusurlu eş lehine de maddi tazminata hükmedilemez.

83-) Maddi tazminata her boşanma davasında hükmedilir mi?

Evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle açılan her boşanma davasında, davanın kabul edilmesi istekte bulunan tarafa otomatik olarak maddi tazminat verilmesini gerektirmez. Ancak mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf tazminata hak kazanabilir.

84-) Tarafların mevcut ve beklenen menfaatleri nasıl belirlenir?

Tarafların yaşı, evlilik süresi, ekonomik ve sosyal durumları, sosyal güvencelerinin bulunup bulunmadığı, iş bulma olasılıkları, meslekleri, kalan olağan yaşam süresi, yeniden evlenme şansları, yatırım güç ve poliçeleri, iş sözleşmelerinin kapsamı, sosyal hakları gibi esaslar dikkate alınarak tarafların mevcut ve beklenen menfaatleri belirlenir.

85-) Boşanmanın eki niteliğinde olmayan hususlarda maddi tazminat talep edilebilir mi?

Boşanma davasında, dava dilekçesinde yer alan tazminat isteği mevcut veya beklenen menfaatler kapsamında değilse harca bağlıdır. Dava dilekçesinde yer alan ve boşanmanın eki niteliğinde olmayan bu istekler;  düğün giderleri, nikâh gideri, doğum gideri, evlilik birliği içinde yapılan masrafların istemi, işten ayrılma nedeniyle tazminat istemi, işe başlayamama sebebiyle istem, düğünde takılan para istemi, çeyiz gideri istemi, ziynet istemi vb istekler harca tabidir.

86-) Maddi tazminat talep ederken dikkat edilmesi gereken hususlar nelerdir?

Taraflardan gelen bir talep olmadan hâkim kendiliğinden maddi tazminata hükmedemez. Hâkime verilen dilekçede istekte bulunan taraf ne istediğini açıkça göstermelidir. Tazminatın türü ve miktarı duraksamaya yer bırakmayacak derecede açık olmalıdır. Örneğin ’20.000TL tazminat talep ediyorum’ demek hatalıdır. Çünkü maddi ya da manevi tazminat olduğunun da belirtilmesi gerekir. Ayrıca istenilen tutarın para birimi de belirtilmiş olmalıdır. Tazminat tutarı çok dikkatli belirlenmelidir. Tazminat isteyen bilmeyerek de olsa yetersiz miktarda maddi tazminat istemişse kural olarak sonradan bunu arttıramaz. Ayrıca istenilen tazminatın miktarı aşılarak daha fazla miktara karar verilemez. Maddi tazminat toptan ödenebileceği gibi irat biçiminde de ödenebilir.

87-) İrat biçiminde ödenen maddi tazminat hangi durumlarda kesilir?

Alacaklının yoksulluğu ortadan kalkarsa, alacaklı haysiyetsiz hayat sürerse, evlilik dışı bir başkasıyla yaşarsa, yeniden evlenirse veya kendisi veya borçlu ölürse maddi tazminatın ödenmesi kesilecektir. Bu kural emredici nitelikte değildir. Dolayısıyla taraflar serbest iradeleriyle sayılan durumlarda da tazminatın ödenmesine karar verebilir.

88-) Maddi tazminat için faiz istenebilir mi?

Talep halinde maddi tazminat için faiz verilir. Faize, boşanma davasının kesinleşmesi tarihinden itibaren hükmolunur. Ancak maddi tazminat boşanma hükmünün kesinleşmesinden sonra bir yıllık zamanaşımı süresi içinde ayrı bir dava ile istendiyse faize bu davadan itibaren hükmolunur. Taraflar talep etmediyse hâkim kendiliğinden faize hükmedemez. Uygulanacak faiz oranı yasal faizdir.

Kusurlu eş manevi tazminat talep edebilir mi?

Kusurlu taraftan uygun bir manevi tazminat isteyen, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, eşit kusurlu, ağır kusurlu veya tam kusurlu ise manevi tazminat istemi ret edilmektedir. Kusursuz ve az kusurlu eş manevi tazminat talep etme hakkına haizdir.

89-) Manevi tazminata hangi durumlarda hükmedilir?

Boşanma yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf manevi tazminat talep edebilir. Eşin kişilik hakkının ağır surette zedelenmesi zorunlu değildir. Bu minvalde; derin üzüntü veren, psikolojik buhran yaratan, elem veren, psikolojik sarsıntı yaratan, ağır utanca sürükleyen, onur kırıklığı yaratan, yaşama sebebinin yitirilmesine sebep olan durumların gerçekleşmesi halinde manevi tazminata hükmedilir. Bu durumların hepsinin bir arada olmasına gerek yoktur. Bu olayların evlilik birliğinin devamı süresinde yaşanmış olması gerekir. Evlilikten önceki veya boşanmadan sonraki olaylarla zarar unsuru gerçekleşmez.

90-) Yargıtay kararları ışığında manevi tazminata hükmedilen haller nelerdir?

Cinsel ilişki kurulamaması, eşin hastalığı ile ilgilenilmemesi, çocuğun hastalığı ile ilgilenilmemesi, kadının kürtaja zorlanması, fiziksel şiddet uygulanması, olağan dışı cinsel ilişkiye zorlanması, cinsel istismarda bulunulması, sadakatsizlik, eşine kendisini istemediğinin söylenmesi, kovma, hakaret, aşağılanma, güven sarsıcı hareketlerde bulunma, tehdit, doğumla ilgilenmeme, çocuğun kendisinden olmadığını söyleme, kardeş gibi gördüğünü söyleme, korkutma, beddua, iftira, suçlama, düğün yapmama durumlarında Yargıtay’ca manevi tazminata hükmedilmiştir.

91-) Çocuğun velayetinin hangi tarafta kalacağına nasıl karar verilir?

Velayet çocuğun güvenliğine ilişkindir. Dolayısıyla göz önünde tutulacak tek esas çocuğun üstün yararıdır. Velayetin kimde kalacağı belirlenirken, çocuğun bedeni, fikri, ahlaki ve sosyal yönden gelişmesi dikkate alınmalıdır. Hakim olanak buldukça ana babayı dinlemelidir. Yeterli idrak gücüne sahipse çocuk da dinlenmeli ve görüşü alınmalıdır. Çocuğun çıkarlarına uygun isteklerine öncelik verilmelidir. Çocuk vesayet altındaysa vasinin ve vesayet makamının izni alınır. Velayet ancak ana veya babadan birine verilebilir ve askıda bırakılamaz.

92-) Velayet düzenlenmesinde çocuğa ilişkin ilkeler nelerdir?

Çocuğun yaşı, doğum tarihi, eğitim durumu, nüfus kaydı, sağlık durumu, cinsiyeti ile ana babanın kişisel-sosyal-ekonomik özellikleri, alıştığı ortamın değiştirilmemesi, kardeşlerin ayrılmaması gibi çevresel özellikler birlikte değerlendirilerek ve çocuğun yüksek yararı gözetilerek velayet hakkı belirlenir. Halk arasında söylenen kız çocuğunun velayeti anneye erkeğinki babaya gibi bir yaklaşım bulunmamaktadır. Çocuğun kişisel özellikleriyle tarafların mali sosyal durumları düşünüldüğünde hangi taraf çocuğa daha lehe şartlar sunuyorsa velayet o tarafa verilir.

93-) Çocuğun velayeti kendisine bırakılmış tarafın yeniden evlenmesi velayetin değiştirilmesini gerektirir mi?

Boşanmış ana ya da babanın yeniden evlenmesi hem velayetin değiştirilmesi hem de velayetin kaldırılması nedeni olarak öngörülmüştür. Ancak tek başına velayetin kaldırılması olgusu velayetin değiştirilmesini gerektirmez. Yeniden evlenen eş velayet görevini ihmal ederse velayetin değiştirilmesine karar verilmelidir. Eş velayet görevini ihmal etmese de, yeni aile düzeninde çocuğun beden, ruh ve ahlak gelişimi için uygun olmayan koşullar varsa hâkim yine de velayetin değiştirilmesine karar vermelidir. Yeniden evlenme dışında, başka yere gitme sebebiyle, ölüm sebebiyle, hapsedilme sebebiyle, bitkisel hayata girme sebebiyle, rehabilitasyon merkezine yatırılma sebebiyle gibi durumlarda velayetin değiştirilmesi talep edilebilir.

94-) Velayetin kaldırılmasına hangi durumlarda karar verilebilir?

Anne ve babanın deneyimsizliği, hastalığı, başka bir yerde bulunması veya benzeri sebeplerden biriyle velayet görevini yerine getirememesi ve anne ve babanın çocuğa yeterli ilgili göstermemesi veya ona karşı yükümlülüklerini ağır biçimde savsaklaması halinde velayet hakkının kaldırılmasına karar verilebilir.

95-) Velayet kendisine verilmeyen taraf, diğer eşin kendisine mahkemece kabul edilen görüşme günlerinde müşterek küçüğü göstermemesi halinde hangi hukuki yollara başvurabilir?

İcra takibi başlatıp sosyal hizmet memuru eşliğinde çocuk teslim kurumuna başvurulabilir. Aynı zamanda İİK madde 344 uyarınca icra ceza mahkemesinde açılacak dava ile görüşme günlerinde müşterek çocuğu göstermeyen tarafa hapis cezası verilecektir.

96-) Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesinin şartları nelerdir?

Yoksulluk nafakası isteyen ağır kusurlu olmamalıdır. Ancak kusursuz veya eşit kusurlu yoksulluk nafakası alabilir. Yoksulluk yükümlüsünün kusuru aranmaz. Fiilen evliymiş gibi bir başkasıyla yaşayanlar da nafaka alamaz. Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesinin diğer şartı nafaka verilmediği takdirde boşanma yüzünden talep eden tarafın yoksulluğa düşecek olması aranır. Ayrıca evlilik birliği boşanma ile sona ermelidir. Talepte bulunanın ihtiyacı, karşı tarafın ödeme gücü bulunmalıdır.

97-) Kimler yoksulluk nafakası alabilir?

Geliri yetersiz olanlar, işten iradesi dışında ayrılmış olanlar, ev kadınları, henüz maaşı bağlanmayanlar, yurt dışı geliri yetersiz olanlar, ailesi zengin ancak kendi geliri bulunmayanlar, geçici işte çalışanlar gibi bu nafakaya ihtiyacı olan kişiler yoksulluk nafakası alabilir.

98-) Yoksulluk nafakasını kural olarak alamayacak kişiler kimlerdir?

Yoksulluğu kaldıracak düzeyde geliri olanlar, dul aylığı olanlar, yeterli emekli aylığı olanlar, yeterli yaşlılık aylığı alanlar, yeterli kira geliri alanlar, sigortalı olanlar, işsizlik parası alanlar, mesleği olanlar, memurlar, yoksulluğu kaldıran malvarlığı olanlar, yoksulluğu kendisi yaratanlar, işten kendi isteğiyle ayrılanlar, sürekli kumar oynayanlar kural olarak yoksulluk nafakası alamaz.

99-) İştirak nafakası nedir?

Boşanma kararının kesinleşmesinden sonra çocuk için verilen nafakaya iştirak nafakası denir.  Kanun koyucu iştirak nafakası ile çocuğun bakım ve eğitim giderlerinden söz etmektedir. Bu bakım giderlerinin içine yiyecek, giyecek- barınma, sağlık, dinlenme, ulaşım, harçlık giderleri girmektedir.

100-) İştirak nafakası sonradan arttırılabilir mi?

Aile mahkemesi hakimi çocuklara ilişkin önlemleri kapsayan boşanma hükmünün çocuklarla ilgili kısmını değişen şartlara uydurabileceğinden ancak koşulları varsa iştirak nafakasını arttırabilir. İştirak nafakasının arttırılmasında nafakanın belirlenmesinde etkili olan ana baba ve çocukların özelliklerine ilişkin ilkeler aynen geçerlidir. Daha önce açılan iştirak nafakası arttım davasının kesinleşmemiş olması yeni bir iştirak nafakası artırım davası açmaya engel değildir.

Hazırlayanlar

Av. Tuğsan YILMAZ
Av. Halil İbrahim ÇELİK
Merve ARABACI

“İşbu yazıya ilişkin tarafımızdan açık ve yazılı izin alınmaksızın başkaca bir web sitesinde( Bilgi paylaşımı maksatlı forum, sözlük ve sosyal paylaşım siteleri hariçtir.) yayımlanmak üzere doğrudan alıntılama / kopyalama yapılması durumunda yasal işlem başlatılacaktır.”