Title: Güveni Kötüye Kullanma Suçu
Reviewed by Av. Tuğsan YILMAZ on Oct 23
Rating: 5.0

Güveni kötüye kullanma TCK’ da malvarlığına karşı suçlar bölümünde 155. Maddede düzenlenen bir suç tipidir. Buna göre “başkasına ait olup da muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyetliği kendisine devredilmiş olan mal üzerinde, kendisinin veya başkasının yararına olarak, zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunan veya bu devir olgusunu inkâr eden kişi, şikâyet üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adli para cezası ile cezalandırılır.” “Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi halinde, bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üç bin güne kadar adli para cezasına hükmolunur.

Güveni kötüye kullanma suçuyla korunan hukuki değeri, mülkiyet ve zilyetlik hakları ve taraflar arasındaki güven ilişkisidir. Fail ise, bu suçun konusunu oluşturan malın zilyetliğinin devredildiği kişidir. Bu kişi bu devir sözleşmesel ilişkisinin bir tarafıdır. Malın maliki de zilyedine karşı bu suçu işleyebilir. Mağdur malın maliki ya da zilyedinden malın zilyetliğini devralıp bu malı muhafaza etmesi veya belirli şekilde kullanması amacıyla zilyetliği bir başkasına devreden kişidir.

Güveni Kötüye Kullanma

Suçun konusunu, başkasına ait olup da, muhafaza etmek veya belirli şekilde kullanmak üzere zilyetliği başkasına devredilmiş olan mal oluşturur. Malın taşınır veya taşınmaz olması mümkündür. Doktrinde bu suçun yalnızca taşınırlara karşı işlenebileceğini savunan görüşlerde bulunur. Mal, üzerinde hakimiyet kurulabilen, maddi bütünlüğü olan ve somut bir yapıda olan olmalıdır. Sıvı ve gazlar da belirli biçimde toplanarak maddi bir şekle sokulabilir. Ayrıca malın ekonomik ve ya manevi bir değeri bulunmalıdır. Misli eşyalarında bu suça konu olabileceği kabul edilmektedir. Fail misli eşyayı tüketirse eşyaya denk bir eşyayı iade etmezse güveni kötüye kullanma suçu oluşacaktır. Dolayısıyla ‘para’ da suça konu olabilir. Malın mutlaka maddi bir varlığı olması gerektiğinden alacaklar ve haklar bu suçun konusunu oluşturmaz. Ancak hakları somutlaştıran senet gibi maddi kağıtlar güveni kötüye kullanma suçuna vücut verebilir. Aynı şekilde bilgilerin veya bilgisayar verilerinin de mal olarak kabul edilebilmesi için DVD, bellek gibi veri taşıyıcılarına kaydedilmeleri gerekir. Kanunda ‘mal’ ifadesine yer verilmiş ancak taşınır ya da taşınmaz niteliği belirtilmemiştir. Dolayısıyla hem taşınır hem de taşınmaz mallar suça konu olabilir. (Doktrinde ancak taşınmazlardan ayrılabilen parçaların konu olabileceğine ya da taşınmazların suça konu olamayacağına dair görüşler bulunmaktadır.) Şöyle ki taşınmazların borçlandırıcı ve tasarruf işlemlerinin tapuda yapılması nedeniyle taşınmazlar hakkında görevin kötüye kullanılması pek olası gözükmemektedir.

Malın başkasına ait olması gerekir. Malın müşterek veya elbirliği ile mülkiyet halinde olması durumunda da başkasına ait maldan bahsedilir. Müşterek mülkiyette maliklerden biri kendi hissesini aşan kısımda bu suçu işleyebilir. Elbirliğiyle mülkiyet halindeyse konu mal her malik için diğer malikler karşısında başkasına ait olarak değerlendirilir. Sahipsiz olan mallar da ise bu suç oluşmaz.

Güveni kötüye kullanma suçunun konusunu oluşturan mal, başkasına ait olup da muhafaza etmek veya belirli şekilde kullanılmak üzere zilyetliği faile devredilmiş olan maldır. Demek ki malın zilyetliğinin fail ve mağdur arasındaki ilişki gereği teslim edilmesi gerekir. Malın zilyetliği hukuken geçerli olan bir rıza doğrultusunda faile devredilmelidir. Mağdurun rızasının olmadığı durumlarda hırsızlık suçu gündeme gelebilir. Güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için ayrıca malikin zilyetliğin devriyle, mal üzerindeki tüm hâkimiyetini zilyede geçirmiş olması gerekir. Çeşitli nedenlerle devir sonrası malikin denetim gibi yetkisi varsa suç oluşmaz. Suçun konusunu oluşturan mal üzerinde, muhafaza etmek veya belirli şekilde kullanmak üzere zilyetlik devredilmelidir. Bu devir ise bir sözleşmeyle gerçekleşir. Zira suçtan anlaşılan güven, bu sözleşmeye duyulan güvendir.  Bir sözleşmenin konusu emredici hükümlere, ahlaka, kamu düzenine ve kişisel haklara aykırı olamaz. Aksi halde sözleşme kesin hükümsüzdür. Dolayısıyla suça konu malın zilyetliği hukuka aykırı bir amaçla devredildiyse, güveni kötüye kullanma suçu oluşmayacaktır.

Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Fiil Unsuru

Suça konu malın üzerinde, kendisinin veya başkasının yararına olarak, zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunmak veya bu devir olgusunu inkâr etmek, söz konusu suçta fiil unsurunu oluşturmaktadır. Kanuni tanımda hangi hareketlerin suçtaki fiilleri oluşturacağı tek tek sayılma yoluna gidilmemiş, serbest hareketli bir suç olarak düzenlenmiştir.

Zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunmak: Zilyetliğin devrenin amacı dışında hangi tasarruflarda bulunmanın suçu oluşturacağı TCK’ da belirtilmemiştir. Ancak ETCK’ da bu tasarruflar; satmak, rehnetmek, sarf ve istihlak etmek, ketim ve inkâr etmek, tahvil etmek olarak belirtilmişti. Yeni ceza kanununda böyle bir sayım yapılmayıp, eskiden sayılan tasarrufları da içine alan geniş bir ifade tarzı benimsenmiştir. Dolayısıyla satmak, rehnetmek, kullanmak ve tüketmek, değiştirmek ve başkalaştırmak, bağışlamak gibi tasarruflar zilyetliğin devir amacı dışında kalması halinde suçun fiil unsurunu gerçekleştirmektir.

Devir olgusunu inkâr etmek: Failin mağdurla kurduğu hukuki ilişkinin varlığını kabul etmemek demektir. Failin hal ve hareketlerinin ciddi olması gerekir. Durumdan ciddi olmadığı anlaşılan inkârlar görevi kötüye kullanma suçunu oluşturmaz. İnkâr zilyetliğin devrinin hiç yapılmadığını iddia etmek veya iade talebine cevap vermemek suretiyle yapılabilir. Fail cevap vermemek adına iletişimi kesebilir, malı gizlemek için gerçek dışı söylemlerde bulunabilir.

Ceza hukukunda bazı suçlarda failin cezalandırılabilmesi için ayrıca dış dünyada meydana gelen bir değişiklik yani netice aranmaktadır. Görevi kötüye kullanma suçu bakımındansa, suça elverişli hareketlerin tamamlanmasıyla ayrıca bir netice aranmadan suç tamamlanmaktadır. Bu tür suçlara sırf hareket suçu denir. Dolayısıyla söz konusu suçun oluşabilmesi için, failin suç konusu mal üzerinde zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunması veya devir olgusunu inkâr etmesiyle suç tamamlanır.

Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Nitelikli Unsurlar

Kanunda suçun temel şeklinden sonra yer alan ve daha ağır ya da daha hafif bir cezalandırmayı gerektiren durumlara nitelikli haller denmektedir. Güveni kötüye kullanma suçunun düzenlendiği maddenin ikinci fıkrasında daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hallere yer verilmiştir. Buna göre suçun meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi halinde bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üç bin güne kadar adli para cezasına hükmolunur. Bu nitelikli unsur ticaret ve hizmet ilişkisinden doğabileceği gibi failin vasfından kaynaklanan bir meslek ya da sanatı icra ediyor olmasından da doğabilir. Ayrıca failin başkasının mallarını idare etme yetkisinden de doğabilir. Bu yetki bir sözleşme ilişkisinden veya resmi makamlardan kaynaklanabilir.

Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Kast Unsuru

Güveni kötüye kullanma suçunun manevi unsuru kasttır. Fail, başkasına ait olan, muhafaza etmek veya belirli şekilde kullanmak üzere zilyetliği kendisine devredilmiş olan mal üzerinde, kendisinin veya başkasının yararına olarak, bilerek ve isteyerek zilyetliğin devir amacı dışında tasarrufta bulunur veya devir olgusunu inkâr ederse bu suç oluşur. Bu suçta fail, malın başkasına ait olduğunu, bir amaçla kendisine zilyetliğinin teslim edildiğini bilmesine rağmen tipik fiili gerçekleştirmektedir.

Güveni kötüye kullanma suçu bakımından genel kast yeterli olmayıp ayrıca kendisinin veya başkasının yararına hareket etme amacı bulunmalıdır. Yani menfaat sağlama amacı bulunmalıdır. Yargıtay’ın verdiği kararlarda da bu amaç aranmaktadır.

Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Hukuka Aykırılık Unsuru

Bir fiilin tipik olması hukuka aykırı olduğuna karinedir. Ancak öyle haller vardır ki hukuku aykırılığı ortadan kaldırarak fiili hukuka uygun hale getirir ve faile fiilinden ötürü ceza verilmez. TCK’ da bulunan bu haller; kanun hükmünü yerine getirme, meşru savunma, hakkın kullanılması ve ilgilinin rızasıdır. Güveni kötüye kullanma suçunda hakkın kullanılması ve ilgilinin rızası hukuka uygunluk nedenleri ön plana çıkmaktadır.

Hakkın kullanılması; Bir hakkını kullanan kimse hukuka aykırı şekilde hareket etmiş sayılmaz. Güveni kötüye kullanma suçu bakımından bu husus hapis hakkı konusunda gündeme gelmektedir. Hapis hakkı alacaklıya, borçluya ait olan ve kendisinin zilyetliğinde bulunan taşınır mal üzerinde borç ödeninceye kadar bu malı hapsetme hatta paraya çevirme hakkı tanır. Hapis hakkı yalnızca borçlunun rızası ile devrettiği mallar üzerinde kurulabilir. Dolayısıyla güveni kötüye kullanma suçu ile yakından ilgili bir hukuka uygunluk nedenidir.

İlgilinin rızası; Kişinin üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakkına ilişkin olmak üzere açıkladığı rızası çerçevesinde işlenen fiilden dolayı kimseye ceza verilmez. Güveni kötüye kullanma suçuyla mülkiyet hakkı ve sözleşme tarafları arası güven ilişkisi korunmaktadır. İşte belli bir ilişki çerçevesinde faile bir malın zilyetliğini devreden kişi mutlaka malik olmak zorunda değildir. Zilyetliği devreden kişinin malik olmadığı durumlarda alt kullanıcının kullanımı, ana sözleşmede devredilen konumunda olan kişinin rızasıyla mümkündür.

Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Cezasızlık Sebepleri

Güveni kötüye kullanma suçunun haklarında ayrılık kararı verilmiş eşlerden birinin, üstsoy veya altsoyun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlatlığın, aynı konutta beraber yaşanılan kardeşlerden birinin zararına işlenmesi halinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz.

Görevi kötüye kullanma suçunun haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlarının zararına olarak işlenmesi halinde; ilgi akraba hakkında şikâyet üzerinde verilecek ceza, yarısı oranında indirilir. Belirli akrabalık ilişkileri cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi sebep olarak düzenlenmiştir.

Güveni kötüye kullanma suçunda ayrıca etkin pişmanlık hükmü benimsenmiştir. TCK 168 uyarınca Güveni kötüye kullanma suçu tamamlandıktan sonra ve fakat bu nedenle hakkında kovuşturma başlamadan önce, failin, azmettirenin veya yardım edenin bizzat pişmanlık göstererek mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin suretiyle tamamen gidermesi halinde, verilecek cezanın üçte ikisine kadarı indirilir. Etkin pişmanlığın kovuşturma başladıktan sonra ve fakat hüküm verilmezden önce gösterilmesi halinde, verilecek cezanın yarısına kadarı indirilir. Kısmen geri verme veya tazmin halinde etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için, ayrıca mağdurun rızası aranır.

TCK 169’ da ise, güveni kötüye kullanma suçu işlenerek lehine haksız menfaat sağlanan tüzel kişi hakkında tüzel kişilere özgü güvenlik tedbirlerine hükmedileceği belirtilmektedir.

Güveni Kötüye Kullanma Suçu Şikayete Bağlı Mıdır?

Güveni kötüye kullanma suçu temel şekli bakımından şikâyete tabi bir suç olarak düzenlenmiştir. Suçtan zarar gören kişilerin şikâyet hakkı bulunmaktadır. Şikâyet hakkına sahip olan kişiler fiili ve faili öğrendiği tarihten itibaren altı ay içinde şikâyet hakkını kullanmalıdır. Bu sürenin dolmuş olması halinde soruşturma evresinde kovuşturmaya yer olmadığına, kovuşturma evresindeyse davanın düşmesine karar verilir. Nitekim şikâyet süresi hak düşürücü bir süredir. Şikâyet hakkı kullanıldıktan sonra şikâyetin geri alınması yani şikâyetten vazgeçilmesi mümkündür. Şikâyetten feragat ise şikâyet hakkı doğduktan sonra bu hakkın kullanılmayacağının ifade edilmesidir. Güveni kötüye kullanma suçu şikâyete tabi bir suç olması karşısında etkin pişmanlık hükmünün düzenlenmesi nedeniyle uzlaşma hükümlerinin uygulanmaması gerekir. Çünkü CMK 253/3 hükmü uyarınca etkin pişmanlığın uygulanabildiği suçlarda uzlaşma mümkün değildir.

Güveni Kötüye Kullanma Suçu Cezası

Suçun basit halinin cezası altı aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezasıdır. Hâkime ceza konusunda seçimlik bir yetki verilmektedir. Suçun ikinci fıkrasında düzenlenen durumda ise bir yıldan yedi yıla kadar hapis veya üç bin güne kadar adli para cezasıdır. Ayrıca güveni kötüye kullanma suçunun işlenmesi sırasında kullanılan veya bu suçtan elde edilen eşyaların veya kazançların müsaderesine, güvenlik tedbiri olarak hükmedilebilir.

Av. Tuğsan YILMAZ

Taksirle Yaralama Suçu konulu önceki makalemizde kast unsuru olmaksızın taksirle işlenen yaralama suçunun unsurları, nitelikli halleri, ceza miktarı ve kovuşturmasının şikayete tabi olup olmadığı incelenmiştir.