Reviewed by Av. Tuğsan YILMAZ on Oct 17
Rating:
Toplumda, sözleşme özgürlüğü gereğince bir taraf diğer tarafın zayıflığından yararlanabilir. Bu konuya ilişkin en sık karşılaştığımız sorun ise karşımıza “gabin” olarak çıkmaktadır.
Gabin; sözleşmenin özgürlüğüne karşın taraflardan biri diğerinin zayıflığını istismar ederek edimler arasında aşırı değer farkı yaratarak onu sömürmesine denir. Borçlar Kanunu’ muzda bu konu ilk olarak 28. Maddenin 1. fıkrasında açıklanır.
TBK Madde 28/1: Bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirdiği takdirde, zarar gören, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek edimin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir.
Gabin yani aşırı yararlanmanın bazı şartları vardır. Bunlar “objektif unsurlar” ve “sübjektif unsurlar” olmak üzere ikiye ayrılır.
Objektif unsur: Aşırı yararlanmadan söz edebilmek için yapılan sözleşme ile borçlanılan karşılıklı edimlerinin birbirinden açık bir şekilde farklı olması gerekir. Kanunumuz bu farkı açıkça belirlememiştir. Bu belirlemeyi her hangi bir şekilde belirlememiş veya herhangi bir organa vermemiştir. Bu farkın tespitini hakimin takdir yetkisine bırakmıştır. Yargıtay kabulüne göre açık oransızlık; edimler arasında %50 lik fark olarak kabul edilir. Olağan koşullar altında ise bir gabinden bahsedebilmemiz için edimler arasında en az %25 fark olması gerekmektedir. Yani orantısızlık kabul edilebilmesi için satış bedeli ile piyasa değeri arasında %25 lik bir orantısızlık farkı olmalıdır.
Sübjektif unsur: Aşırı yararlanmanın sübjektif unsuru zarar gören tarafın diğer tarafa oranla zayıf durumda bulunması şeklinde tanımlanır. Zarar görenin zayıf durumundan karşı tarafın yararlanmasında sübjektif unsur içerisinde değerlendirilmektedir.
Bu unsurlarla birlikte zarar verenin karşı tarafı sömürme kastında bulunması gerekir. Sömürme kastından kastedilen konu zarar verenin zarar görenin özel durumunu bilmesi ve bu durumdan bilerek yararlanmasıdır. Sömüren tarafta sömürmek kastı şart olup, ihmale dayalı bir kast şeklinde varlığı şeklinde beliren kusur aşırı yararlanma için yeterli değildir.
Aşırı yararlanma(gabin) durumunda zarar görene durumun özelliğine göre sözleşmeye bağlı olmadığını diğer taraf bildirerek edimin geri verilmesini istemesi yanında sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteme hakkı da tanınmıştır.
Bu hakkın kullanım süresi TBK Madde 28 de şu şekilde düzenlenmiştir: “Zarar gören bu hakkını, düşüncesizlik veya deneyimsizliğini öğrendiği; zor durumda kalmada ise,bu durumun ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her halde sözleşmenin kurulduğu tarihten başlayarak beş yıl içinde kullanabilir.
İptal hakkı sadece sömürülene tanınmıştır. Sözleşmenin iptal sebebi olan aşırı yararlanmayı hâkim re’sen dikkate almaz. Bozucu yenilik doğurucu hak olduğu için davaya gerek yoktur. Aşırı yararlanma yüzünden zarar gören taraf karşı taraftan tazminat talep edebilir. Buradaki zararlar sözleşme görüşmelerinden doğan kusura dayanan tazminatlardır.
Av. Tuğsan YILMAZ
Ç.KESEMEN
H.KILIÇ
Bir önceki yazımız: Eksik borç nedir? Doğuştan eksik borçlar nelerdir?
Yorum yap