Title: Menfi Tespit Davası
Reviewed by Av. Tuğsan YILMAZ on Mar 25
Rating: 5.0

Menfi tespit davası, borçlunun, borcu ödemeden önce borçlu olmadığının tespiti için açılan davadır. Takip borçlusu, bu dava ile borçlu olmadığını ispat ederek hakkındaki icra takibini iptal ettirir ve borcu ödemekten kurtulur. İcra İflas Kanunu 72. Md uyarınca takip sırasında borçlu olunmadığının ispatı için açılabileceği gibi icra takibinden önce de açılabilir.

İcra Takibinden Önce Açılan Menfi Tespit Davası

Borçlunun icra takibinden önce menfi tespit davası açabilmesi için, aleyhine icra takibi yapılacağı tehdidinin varlığı gerekir. Bu tehdit ciddi olmalıdır. Yani alacaklının elinde, borçlu aleyhine bir belge olmalıdır. Doktrinde alacaklının elinde itirazın kaldırılmasını sağlayan bir belge olmadıkça borçlunun menfi tespit davasını açmakta hukuki menfaati bulunmadığı kabul edilmektedir. Çünkü alacaklının elinde böyle bir belge olmadıkça takibe yapılacak itiraz takibi durdurmak için yeterlidir.

Menfi tespit davasının konusunu hukuki ilişki oluşturur. Borçlu, alacaklının varlığını ileri sürdüğü hukuki ilişkinin yokluğunu ispatlar. Böylece alacağın doğum şartlarındaki eksiklik veya başka bir nedenle yokluğu tespit edilir. Bu dava İcra İflas Kanunu uygulanmasından değil, genel hükümlerden doğan bir ilişkiyi tespite yöneliktir. Önceden de belirtildiği üzere davacının davayı açmakta hukuki menfaati bulunmalıdır. Hukuki menfaat bir dava şartıdır. Davacının hukuki durumunun mevcut ve ciddi bir tehlike ile karşı karşıya kalması, bu durumun davacı için zarar doğurucu nitelikte olması ve menfi tespit davası sonucu verilen hükmün bu tehlikeyi kaldırabilecek nitelikte olması halinde davacının davayı açmakta hukuki yararının olduğu kabul edilir.

Borçlu, alacaklıda bulunan senedin hükümsüzlüğü, vadesinin gelmemiş olduğunu, karşılıksız kaldığını, bedeli nakden alınmıştır kaydını taşımasına rağmen böyle bir bedel alınmadan bononun verildiğini, bonodaki imzanın kendisine ait olmadığını vs. ileri sürebilir. Hata, hile, korkutma sonucu verilmiş senetler için de menfi tespit davası açılabilir. Ödeme emrine itiraz süresi (tebliğden itibaren 7 gün) içinde zamanaşımı savunmasında bulunmamış bir borçlu daha sonra buna dayanarak menfi tespit davası açamaz. HGK KT:15.04.1972 265/242 sayılı ilamına göre de borçlu itirazında zamanaşımını ileri sürmezse bundan vazgeçmiş sayılır.

İtirazın iptali veya borçtan kurtulma davası devam ederken menfi tespit davası açılırsa, derdestlik itirazı ilk itiraz olarak ileri sürülebilir. Hâkim kendiliğinden göz önüne alamaz. Dolayısıyla davalı derdestlik itirazında bulunmazsa her iki dava da görülür. Ancak davalardan biri devam ederken diğeri sonuçlanırsa diğer dava kesin hüküm engeline takılır.

Borçlu menfi tespit davası açtıktan sonra alacaklı icra takibine girişebilir. Tek başına menfi tespit davasının açılması icrayı durdurmaz. Ancak mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde on beşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir. Yüzde on beş oranı asgari tutar olup mahkeme daha fazla oranda teminat yatırılmasına da karar verebilir. Bu ihtiyati tedbir kararı teminat gösterildi diye mutlaka verilecek değildir. Kanunda ‘verebilir’ denilerek hâkime takdir yetkisi tanınmıştır. Uygulamada genellikle borçlunun kötü niyetli olarak sırf takibi geciktirmek için açtığı menfi tespit davalarında tedbir kararının verilmemesi gündeme gelebilmektedir.

İcra Takibinden Sonra Açılan Menfi Tespit Davası

Menfi tespit davasının icra takibinden önce veya sonra açılabileceğini belirtmiştik. Takipten sonra açılan menfi tespit davası da icra takibini kendiliğinden durdurmaz. Ancak takipten önce açılan davadan farklı olarak mahkeme takibin durdurulmasına da karar veremez. Çünkü bu durumda karine davacının icra takibini sürüncemede bırakmak için menfi tespit davasını açmasıdır.

İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davası her ne kadar icra takibini durduramasa da, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde on beşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir. Görüldüğü üzere para icra veznesine girene kadar mahkemenin takibe bir etkisi yoktur. Teminatın alınmasının nedeni alacaklının alacağı geç tahsil etmesinden doğan masraf ve zararları karşılamaktır.

Menfi Tespit Davasının Borçlu Lehine Sonuçlanması

Dava kabul edilirse borçlu lehine kesin hüküm meydana gelir. Çünkü bu dava genel hükümlere göre görülmektedir. Dolayısıyla taraflar aynı konuda aynı dava sebebine dayanarak yeni bir dava daha açamaz.  Davanın borçlu lehine hükme bağlanması üzerine takip derhal durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir.  Davacının hiç borcu olmadığına karar verilirse icra tamamen, kısmen borçlu olduğuna karar verilirse kısmen eski hale iade edilir. Kesinleşen ilamın icra dairesine ibraz edilmesi halinde, icra müdürü eski hale iade işlemlerini kendiliğinden yapar. Önceden borçlunun mallarına konan haczi kaldırır, mallar satıldıysa bedeli borçluya verilir. Ancak iyi niyetli üçüncü kişilerin ihaleyle kazandıkları mülkiyet korunur. ( Bu kişilere karşı ancak şartları varsa ihalenin feshi davası açılabilir.) hacizlerin yanı sıra üçüncü kişiler tarafından verilen teminatlar ve kefillikler de ortadan kalkar. Çünkü bunlar feri borçlardır ve akıbeti asıl borca bağlıdır.

Davanın borçlu lehine sonuçlanması halinde, verilen ihtiyati tedbir kararları ortadan kalkar. İcra veznesindeki para borçluya verilir. Bunun için ilamın kesinleşmesi gerekmez. Ancak ihtiyati tedbir dolayısıyla yatırdığı teminatı borçlu, ilamın kesinleşmesi halinde alabilir. Davanın borçlu lehine sonuçlanmasının bir diğer sonucu ise alacaklının tazminatla karşılaşabilmesidir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz. Maddeden de anlaşılacağı üzere icra takibinden önce açılan menfi tespit davalarında borçlu lehine böyle bir tazminata hükmolunamaz. Takipten sonra açılan davalardaysa tazminata hükmedilebilmesi için borçlunun bunu talep etmiş olması ve icra takibinin haksız ve kötü niyetle yapıldığının ispatlanması gerekir. davacı davayı açarken tazminat da talep etmelidir. Kanunda zararı karşılamak üzere yüzde yirmi oranında maktu bir tazminat kabul edilmiştir. Bunun için zararın ispatına gerek yoktur ancak yüzde yirmiyi aşan zarara hükmedebilmek için davacının aşan zararını ispat etmesi zorunludur.

Menfi Tespit Davasının Alacaklı Lehine Sonuçlanması

Dava alacaklı lehine sonuçlanır yani reddedilirse, takibe konu alacağın dayandığı hukuki ilişkinin mevcut ve geçerli olduğu kesin hükümle belirlenmiş olur.  Dava takipten önce açıldıysa, alacaklı elde ettiği ilamla ilamlı icra yoluna başvurma imkânı kazanır.

Davanın alacaklı lehine sonuçlanması ihtiyati tedbir kararını kaldırır. Yargıtay’a göre bunun için ilamın kesinleşmesine gerek yoktur. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Borçlunun mahkûm edileceği tazminat takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı tayin edilemez. Doktrindeki hâkim görüşe göre bu tazminata hükmedebilmek için alacaklının talebi olmak zorunda değildir, mahkeme kendiliğinden de tazminata hükmedebilir. Zarar yüzde yirmiden fazlaysa, alacaklı bunu talep ve ispat etmek zorundadır.

Yılmaz & Çelik Hukuk Bürosu
Avukat Tuğsan YILMAZ – Avukat Halil İbrahim ÇELİK
Baharlı Bahçe Sk. Onart Apt. No:14 D:5 İncirli-Bakırköy/İSTANBUL
0212 343 24 95