Title: Ceza Davalarında Meşru Savunma İle Zorunluluk Hali
Reviewed by Av. Tuğsan YILMAZ on Apr 8
Rating: 5.0

5237 sayılı Yeni Türk Ceza Kanunu’nda kamuoyunda bilinirliği yüksek bir terim olan meşru müdafaa teriminden ziyade meşru savunma terimine yer verilmiştir. Meşru savunma hâli kanunda ikinci bölümün ilk başlığı olan ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan haller içerisinde yer almakla birlikte nitelik olarak hukuka aykırılığı ortadan kaldırıcı etkiye sahiptir.

Meşru savunma hâli kanunun lafzında sayılan unsurlara haiz olduğu takdirde kişiyi cezai sorumluluktan kurtarmaktadır. Dikkat edilmesi gereken nokta şudur ki; işlenen fiil hukuksal bağlamda suçun unsurlarını taşımakta ve doğal olarak suç niteliği kazanmış olmaktadır. Ancak meşru savunma hâlinin unsurları bu fiilde yer almakta ise suç yine oluşmuştur ancak kanun koyucu faili cezai sorumluluktan kurtarmış olmaktadır. Meşru savunmanın bir nevi hukuka aykırılığı ortadan kaldıran bir joker niteliğinde olduğunu söyleyebiliriz.

Zorunluluk hâli ile meşru savunma TCK 25. maddede iki fıkrada açıklanmıştır. Söz konusu maddeye göre meşru savunmanın unsurları şu şekilde sıralanmıştır; Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hâl ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.

Meşru savunma, fiilde bulunan kişinin bizatihi haklarına yönelik bir saldırı olabileceği gibi bir başkasının haklarına yönelik bir saldırıda da söz konusu olabilir. Yani fiilin kendisine karşı işlenmediği düşüncesiyle saldırıyı defetme imkânı olmasına rağmen müdahalede bulunmama durumu ile başkalarına yönelik her haksız saldırıya müdahale etme kudreti arasındaki ince çizgi söz konusu maddenin ruhunu oluşturmaktadır. Meşru savunma saldırıya karşı icra edilen bir fiildir. Bu nedenle hâlihazırda gerçekleşen bir saldırıya karşı gerçekleşebilmekle birlikte gerçekleşmesinin muhakkak olduğu ancak henüz gerçekleşmemiş haksız bir saldırıya karşı orantılı olmak koşulu ile meşru savunmadan söz edilebilir. Saldırıyı etkisiz hale getirecek ölçüde orantılı bir savunmadan söz edilebilir. Saldırı ile yapılan müdafaa arasında afakî bir dengesizlik halinde meşru savunma sistemi çalışmayacaktır.

Bu düzenlemenin haksız fiil işleyebilecek şahıslarda, fiillerine karşılık bulabileceği düşüncesi yarattığını ve bu anlamda caydırıcı bir düzenleme olduğu kanısına varabiliriz. Bunun yanında haksız fiile maruz kalanların/kalabilecek olanların ise kendilerini müdafaa edebilmelerini hukuk sistemi meşru saymıştır.

Zorunluluk hâli ise yine TCK 25/2 hükmünde şu şekilde anılmıştır; gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelik olup, bilerek neden olmadığı ve başka suretle korunmak olanağı bulunmayan ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak veya başkasını kurtarmak zorunluluğu ile ve tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmak koşulu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez. Zorunluluk (ızdırar) hâlinin meşru savunmadan ayrılan noktasında; meşru savunmada bir saldırının varlığından söz ederken, zorunluluk hâlinde ise bir tehlikeden söz etmekteyiz.

Zorunluluk hâli mevcutken işlenen suçlar yine suç niteliği kazanacaktır ancak meşru savunmada bahsedildiği gibi cezai sorumluluğu bulunmayacaktır. Zorunluluk hâlinde kişinin kendi kusuruyla sebep olmadığı bir tehlikeden kurtulmak veya başkasını kurtarmak amacıyla hareket ederken sebep olduğu fiillerden sorumlu tutulamayacaktır. Zorunluluk hâlinde söz konusu tehlikenin oluşmasında hiçbir şekilde katkısı olmayan kişiler mağdur olur. Tüm bunlardan bahsedebilmemiz için yine orantılılık unsuru olmazsa olmazdır. Tehlike ile orantılı olmayan fiiller zorunluluk hâlinden yararlanamayacaktır.

Avukat Tuğsan YILMAZ
Alper ÇABUK

Bir önceki ceza hukuku kategorisi yazısı; Ceza Yargılamasının Medeni Hukukla İlişkisi