Title: Ceza Sorumluluğunun Şahsiliği İlkesi Kast ve Taksir Kavramı
Reviewed by Av. Tuğsan YILMAZ on May 22
Rating: 5.0

Cezanın şahsiliği nedir?

Ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesi uyarınca kişi ancak kendisinin işlediği fiiller nedeniyle sorumlu tutulabilir. Kişi başkasının işlediği fiillere iştirak veya yardım gibi eylemlerde bulunmadıkça sorumlu tutulamaz. İşbu duruma ceza muhakemesi açısından “ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesi” denir. Türk Ceza Kanunun 20. Maddesinde düzenlenmiştir.

Ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesi uyarınca tüzel kişilerin cezai sorumluluğu olmayacağı anlamı ortaya çıkabilir. Ancak kanun koyucu ilgili maddenin devam fıkrasında tüzel kişilere cezai yaptırım uygulanmayacağını hüküm altına almıştır. Şöyle ki bir fiili yalnızca gerçek bir kişi işleyebilir ve bu nedenle de yalnızca gerçek kişiler hakkında cezai yaptırım uygulanabilir. Ancak kanun koyucu işbu duruma da bir çözüm getirerek tüzel kişiler hakkında uygulanacak güvenlik tedbirleri oluşturmuş ve hüküm altına almıştır.

Kast Nedir? Taksir Nedir?

Bir suç oluşabilmesi için failin fiilinin, tipe uygun ve hukuka aykırı bir hareket olması başlı başına yetmemektedir. Haricinde failin bu hareketinin ona isnat edilebilmesi gerekmektedir. Bir suçun manevi unsuru da gerçekleştirilen fiilin faile isnadiyetiyle ilgilidir. Suçun manevi unsurları ise kast ve taksirdir.

Bir suç kural olarak ancak kasten işlenebilir. Kast suçun işlenmesi konusunda insanın iradesini de nitelemektedir. İnsanın iradesi açısından değerlendirildiğindeyse kastın türleri ortaya çıkmaktadır. Türk Ceza Kanunu kasten işlenebilen fiiller açısından doğrudan kast ve olası kast şeklinde bir ayrıma gitmiştir. Kanuni açıdan “doğrudan, bilerek, isteyerek” gibi ifadelere yer verildiği takdirde o suçun doğrudan kastla işlenebileceğini anlayabiliriz. Yani terim itibariyle ise doğrudan kast bir suçun kanuni tanımındaki unsurlarının somut olayda muhakkak gerçekleşeceğinin bilinmesidir. Hal böyleyken fail yaptığı hareket neticesinde suçun maddi unsurlarının oluştuğunu biliyor ve neticesini de istiyor anlamına gelmektedir.

Olası kast ise muhtemel kast olarak nitelendirilir. Olası kastta fail işlediği fiil ile hukuka aykırı neticenin meydana geleceğini öngörüyor ancak meydana gelmesi mümkün ve muhtemel netice onu hareketi yaparken alıkoymaması durumu mevcuttur. Tabiri caizse faili netice her ne olursa olsun o fiili işleme iradesi vardır. Ancak ne olursa olsun fiil neticesinde o suçu gerçekleştirme iradesi bulunmamaktadır. Fail bu durumda yapacağı hareket ile kanunen öngörülmüş fiilin neticesinin gerçekleşme tehlikesini kabullenmiş durumdadır. Olası kast yalnızca kanunen belirlenmiş durumlarda söz konusudur. Kanunen öngörülmemiş durumlarda olası kastın varlığından bahsedilemez.

Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir. Yani taksirli bir davranış yükümlülük ihlalidir. Taksir, öngörülebilecek durumun dikkatsizlik ve özensizlikle öngörülememesidir. Bu durumda fail, yeterli dikkat ve özeni göstermeyerek gerçekleştirdiği fiilin neticesini istememektedir. Taksirli fiilinin cezalandırılmasının sebebi ise dikkat ve özeni göstermeyerek ve bu sebeple de tehlikeyi tahmin etmeyerek bir neticeye ulaşmış olmasıdır. Kanunun öngördüğü hallerde ve kanun koyucu tarafından sayılan hallerde fiilin taksirle işlenebileceği de belirtilmiştir. Kanun hükmünde bir fiilin kast veya taksirle işlenebileceği belirtilmemişse ancak doğrudan kastla işlenebileceği kabul edilir.

Bilinçli Taksir söz konusu olduğunda fail neticeyi öngörüyor ancak kesinlikle gerçekleşmesini istemiyordur. Fail fiili gerçekleştirirken neticeyi öngörmüş ancak gerçekleşmeyeceğini ummuştur. Bu umudu sebebiyle de hareketinden vazgeçmemiştir.

Özetlemek gerekirse, kasta dayalı sorumluluk ile taksire dayalı sorumluluğu ayıran husus, failin neticeyi isteyip istemediği yönündeki ayrımdır. Fail neticeyi doğrudan istiyorsa kast sorumluluğu, öngörmüyorsa taksir sorumluluğu mevcuttur. Bilinçli taksir ve olası kast açısından bir değerlendirme yapacak olursak da iki unsurun da ortak noktasının neticenin öngörülmüş olması denilebilir. Birbirlerinden ayrıldıkları nokta ise; olası kastta neticenin göze alınmış olması sebebiyle istenmiş sayılması, bilinçli taksirde neticenin kesin olarak istenmemesidir.

Ofisimizden ceza davası, savcılık ifadesi, sorgu, hukuki danışmanlık ve diğer ceza avukatı talepleriniz için 0212 343 24 95 ′i arayabilirsiniz.