Title: Türk Hukukunda Tıbbi Ötenazi Ve Doktorun Rolü
Reviewed by Av. Tuğsan YILMAZ on Nov 12
Rating: 5.0

Ötenazi, ölümün kaçınılmaz olduğu, iyileşme ihtimali bulunmayan ve dayanılmaz acılar çeken bir hastanın tıbbî yollarla öldürülmesi veya tıbbî desteğe son verilmesi uygulamasıdır. Toplumda yaygın bir şekilde kullanılan ‘’fişinin çekilmesi’’ tabiri ötenazi ile paralel kavramlardır.

Ötenazi kavramı duygusal/insani açıdan ve yasal zeminde tartışıldığında birbirinden çok farklı iki ayrı sonuca varılmaktadır. İnsanî olarak değerlendirildiğinde iyileşme ihtimali olmayan bir kişinin yaşamında salt acı çekmekten başka hiçbir duyguyu tadamamasının ve hayatsal fonksiyonlarını tıbbî cihazlar yardımıyla gerçekleştirmesinin ne denli üzücü bir durum olduğu gerçektir ve bu durumun yaşam hakkıyla kıyaslanması pek mantıklı gelmemektedir. Evet, yaşam hakkı diğer hak ve özgürlüklerin başlangıç noktasında yer alabilir ancak hasta yatağına ve tıbbî cihazlara bağlı olarak yaşamak zorunda olan bir kişinin kendisine tanınan hak ve özgürlükleri ne denli kullanabileceği tartışılmalıdır.

Anayasal hak ve özgürlükler çerçevesinde bireyin kendi yaşamına son verme hakkı söz konusu değildir. Anayasa ve taraf olunan uluslar arası hukuk bireylerin yaşam hakkının her koşulda ilk planda tutulmasını öngörmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları da bu doğrultuda olmakla birlikte Avrupa ülkelerinin birçoğunda bireylere ötenazi hakkı tanınmamıştır. Bunun nedeninin ülkelerin hukuk sistemlerinin aynı kökene dayanmasının yanı sıra modern insan hakları ve özgürlüklerin güvence altına alınması ve bunun iç hukuka yansıtılması sonucunda oluştuğu söylenebilir.

Türk Ceza Kanunu’nda Ötenazi

Türk Ceza Kanunu’nda ötenaziye ilişkin özel bir hüküm bulunmamaktadır. Genel hükümler ve Anayasada çizilen üst normlar çerçevesinde ötenazinin hukuka uygun olduğuna dair beyanda bulunmak doğru olmayacaktır.

Aktif Ötenazi

Doktrinde ötenazi aktif, dolaylı ve pasif ötenazi olmak üzere üç başlık altında ele alınmaktadır. Aktif ötenaziyi hekimin hastaya yönelik aktif eylemlerinin sonucunda yaşamının sona ermesi olarak açıklayabiliriz. Bu eylem baştan aşağı şu anki düzenleme gereğince suç niteliğindedir ve hekimin uygulaması durumunda hekim kasten öldürmeden sorumlu tutulacaktır. Hastanın yaşamına dair hiçbir umudun olmaması halinde dahi hekimin hastanın ölümüne yardımcı olması bu kapsamda değerlendirilir. Bu gibi hallerde rıza hukuka uygunluk sebebi teşkil etmez çünkü yaşam hakkına öncelik tanıyan birçok üst norm bulunmaktadır.

Dolaylı Ötenazi

Dolaylı ötenaziyi hastanın duyduğu acıları azaltmak maksadıyla uyuşturucu ve sarhoşluk verici ilaçların hastanın yaşamını kısaltmaya yönelik mutlak bir yan etkisinin bulunması şeklinde niteleyebiliriz. Bu vakalar doktorun hasta yaşamına aktif bir müdahalesi olmamakla birlikte ölümün gerçekleşme sürecinin hızlandırılması saikine hizmet ettiğinden hukuka aykırı niteliktedir.

Pasif Ötenazi

Pasif ötenazi ise diğer ötenazi çeşitlerinden farklı olarak sorumluluğun ve son kararın tamamen hasta iradesince verildiği durumdur. Ölmek üzere olan bir hastanın yaşamını uzatmak amacıyla tıbbî anlamda alınacak tedbirlerin (hastanın tedaviyi ret ve kendi geleceğini belirleme hakkı çerçevesinde)  alınmaması sonucunda hastanın yaşamının sona ermesi halidir. Bu durumun aslında ötenazi kavramının ruhuyla bağdaşmayan ve daha çok hastanın kendi geleceğini belirleme hakkını içinde barındıran bir görüş olduğu düşünülebilir.

Hastanın tedaviyi reddetmesi ve talebi doğrultusunda pasif ötenaziye imkân tanıyan hekimlerin kural olarak sorumluluğu bulunmamaktadır. Çünkü hekim, hastanın sağlığını bozacak bir müdahalede bulunmamış ve hastanın isteği doğrultusunda tedavi faaliyetlerine mecburen son vermiştir. Bundan cihetle hukukumuzda sadece pasif ötenazinin uygun olduğundan söz etmek mümkündür. Bunun yasal kaynağının da hekimin haksız fiili değil hastanın tedaviyi reddetme hakkını kullanması olduğunu tespit edebiliriz.

Av. Tuğsan YILMAZ
Alper ÇABUK

Hekimlerin Sır (Kişisel Verileri) Saklama Yükümlülüğü yazımıza da göz atabilirsiniz.