Title: BOŞANMA HARİCİ AYRILMA - MUTLAK VE NİSBİ BUTLAN
Reviewed by Av. Tuğsan YILMAZ on Jan 13
Rating: 4.5

İnsanların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen, gerektiğinde toplumsal yaşamı ilke ve yasalara göre devam ettirmeye yönelik amaçla güncel problemlere çözüm üreten, toplumun ihtiyaçlarını düzenleyen kurallarla birlikte adaleti en muntazam şekilde gerçekleştirme ve uygulama amacı güden hukuk, bütün bu gayelerin uygulanmasını yaptırımlarla sonuca bağlamaktadır. Gündelik hayatta en basitinden yapılan bir işlem bile esasen hukuk kavramı içine dahil olurken, bu işlemlerin sakat ya da geçersiz olup olmadığı yine hukukun kendi içindeki kompleks yapısında çözümlenmektedir.

Butlan davaları, geçersiz hukuki işlemler bakımından en güncel davalardan olurken, bu davaların aileye ilişkin konularla ilgilenen ve medeni hukukun bir dalı olan aile hukukundaki görünümü, borçlar hukukundan daha farklı olarak hüküm ve sonuçlarını doğurmaktadır. Aile hukuku dalındaki ana meselelerden biri olan evlenmenin, batıl yani hukuken geçersiz olduğu durumlar, bu durumların sebepleri ve sonuçları ile dava hakları 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 145. madde ve devamında düzenlenmiştir. Kavram karmaşası yaşamamak adına butlan kavramını incelersek butlan, hukuki işlemlerin geçersizlik hallerinden biri olmanın yanı sıra bu batıl hukuki işlemi yapan taraf ya da taraflarca da hüküm ve sonuç doğuramayan hukuki işlemi ifade etmesi amacıyla oluşturulmuş bir hukuki terimdir.

Butlanın aile hukuku çerçevesindeki görünümleri ise mutlak butlan ve nisbi butlan olmakla birlikte, bu iki terimin ayrımına farklı sebep ve sonuçlarla anlam kazandırıldığı için dikkatli bir şekilde varılmalıdır. Mutlak butlanla batıl olan bir evlilikte dava hakkı re’sen cumhuriyet savcısına ve tüm ilgili kişilere tanınırken nisbi butlanla sakat olan bir evlilikte ise dava hakkı sadece taraflara, dava açıldıktan sonra tarafın ölümü halinde ise tarafın mirasçılarına tanınmıştır. Yine diğer bir farklılık ise hak düşürücü süre konusunda karşımıza çıkmaktadır. Buna göre nisbi butlanla sakat olan evliliğin dava konusu olabilmesi için hak düşürücü süreler öngörülürken mutlak butlan meselesinde süre belirtilmemektedir. Mutlak butlanla sakat olan bir evlilik geçerli hale getirilememekte ve ancak baştan itibaren yeni bir evliliğin yapılmasıyla eski evlilikten bağımsız olarak hüküm ifade etmektedir. Nisbi butlanla batıl olan bir evlilikte ise gerekli şartlar yerine getirildiğinde evliliğin geçerli olacağı kanunda belirtilmektedir. Bu farkları göz önünde bulundurarak evlenmenin kanundaki mutlak butlan sebeplerini sayarsak, bunlar:

1. Eşlerden birinin evlenme sırasında evli bulunması,

2. Eşlerden birinin evlenme sırasında sürekli bir sebeple ayırt etme gücünden yoksun bulunması,

3. Eşlerden birinde evlenmeye engel olacak derecede akıl hastalığı bulunması,

4. Eşler arasında evlenmeye engel olacak derecede hısımlığın bulunmasıdır.

Örneğin taraflardan biri evli olduğu halde bir şekilde ikinci bir evlenmeyi gerçekleştirdiği takdirde bu evlilik geçersiz sayılır. Eğer evliyken yeniden evlenen bir kimsenin önceki evliliği mutlak butlan kararı verilmeden önce sona ermişse ve ikinci evlenmede diğer eş iyiniyetli ise, bu evlenmenin butlanına karar verilemez. Bundan başka olarak şayet eşlerden birinin evlenme anında sürekli olarak temyiz kudretinden yoksun olduğu tespit edilirse yine evlilik aynı sonucu doğurur. Çünkü sürekli olarak ayırt etme gücünden yoksun olan bir bireyin yaptığı işlemlerin sebep ve sonuçlarını, ayırt etme gücüne sahip bir birey gibi muhakeme edemeyeceği tıbben kanıtlanmış bir olgudur. Akıl hastalığı mevzusu da tekrar muhakeme yeteneği ve buna benzer problemlerle ilgili olduğundan bu mesele de aynı sonucu doğurmaktadır. Dava açma söz konusu olduğunda ise ayırt etme gücünün sonradan kazanılması veya akıl hastalığının iyileşmiş olması hallerinde mutlak butlan davasını yalnız ayırt etme gücünü  sonradan kazanan veya akıl hastalığı iyileşen eşin açabileceği yönünde bir düzenleme bulunmaktadır. Evlenmenin geçerli bir evlilik olabilmesi için de eşler arasında evlenmeye engel olacak derecede hısımlık bulunmamalıdır. Örneğin bir kişi, hala dayı gibi anne ve babasının kardeşleriyle evlenemezken onun çocukları ve daha sonraki akrabalarıyla evlenebilmektedir.

Genellikle irade sakatlıkları ile gündeme gelen nisbi butlan ise ayırt etme gücünden geçici yoksunluk, yanılma, aldatma ve korkutma başlıkları altında ve de yasal temsilcinin izni hakkında düzenlemelere tabi tutulmaktadır. Eğer bir kişi, evlenme sırasında örneğin alkolün veya bazı yabancı maddelerin etkisindeyken irade beyanında bulunmuşsa evlenmenin iptalini dava edebilir. Yanılma durumunda ise aşağıdaki hallerde eşlerden biri evlenmenin iptalini dava edebilir:

1. Evlenmeyi hiç istemediği veya evlendiği kişiyle evlenmeyi düşünmediği hâlde yanılarak bu evlenmeye razı olmuşsa,

2. Eşinde bulunmaması onunla birlikte yaşamayı kendisi için çekilmez bir duruma sokacak derecede önemli bir nitelikte yanılarak evlenmişse

Misal olarak eğer, eşlerden birinin evlendikten sonra kumar konusunda bağımlılığı ortaya çıkar ve bu alışkanlığı eşlerin birlikte yaşamasını çekilmez kılacak şekilde sonucunu doğurursa diğer eş evlenmenin iptalini dava edebilir. Ancak buradaki ön koşul eşin kumar bağımlılığının evlenmeden önce bilinmemesi ve hatta bu konu üzerinde tam tersi bir bilgiye sahip olunmasıdır.

Türk Medeni Kanununun 150. maddesine göre ise aşağıdaki durumlarda eşlerden biri, aldatmaya bağlı olarak evlenmenin iptalini dava edebilir:

1. Eşinin namus ve onuru hakkında doğrudan doğruya onun tarafından veya onun bilgisi altında bir başkası tarafından aldatılarak evlenmeye razı olmuşsa,

2. Davacının veya altsoyunun sağlığı için ağır tehlike oluşturan bir hastalık kendisinden gizlenmişse

1.fıkrada geçen namus ve onur hakkındaki aldatmaya, kişilerin geçmişlerinde yaşadıkları bir olayı yaşanmamış sayıp kendilerini farklı bir geçmişe ait gibi tanıtmaları örnek gösterilebilir: Cinsel istismar suçuyla hüküm giymiş bir kimsenin bunu gizleyerek evleneceği kişiye kendini namuslu ve dürüst bir insan gibi tanıtması aldatmadır. Örneğin eşlerden biri HIV virüsü gibi ölümcül bir virüsü taşıdığını saklar ise yine bu, diğer eşe nisbi butlan davası açma hakkı vermektedir.

Türkiye’de özellikle doğu bölgelerimizde, kişiyi istemediği bir bireyle evlendirmede yaygın olarak başvurulan ve kanunun da aynı zamanda kişiye nisbi butlan davası açma hakkı tanıdığı korkutma, ancak kişinin  kendisinin veya yakınlarından birinin hayatı, sağlığı veya namus ve onuruna yönelik pek yakın ve ağır bir tehlike ile korkutularak evlenmeye razı edilmesi şeklinde olursa butlan davasına konu teşkil edebilir. Maddede geçen pek yakın ve ağır bir tehlike ibareleri durumun ciddiyetine yönelik olduğundan, kişinin dövülmesi ya da herhangi bir amaca yönelik hareketle desteklenmeyen ölüm tehditleri kişi için hayati bir tehlike oluşturmadığından bu sebepler sonucu yapılan evlilikler nisbi butlan davasına konu olabilmek için yeterli koşullara sahip değildir.

Nisbi butlan nedeniyle iptal davası açma hakkı, iptal sebebinin öğrenildiği veya korkunun etkisinin ortadan kalktığı tarihten başlayarak altı ay ve her halde evlenmenin üzerinden beş yıl geçmekle düşer. Örnek olarak korkutma olayının 01.03.2012 tarihinde gerçekleştiğini var sayarsak ve bu tarihten 2 gün sonra olan 03.03.2012 tarihinde kişilerin evlendiğini düşünürsek, eğer korkutma evlenilen gün sona erer ve bir daha da bu tarz olaylar tekrarlanmazsa, korkutulan taraf 03.09.2012 tarihine kadar butlan davası açma hakkına sahiptir.

Yasal temsilcinin izni kapsamında düzenlenen kanun hükmüne göre de, küçük veya kısıtlı, yasal temsilcisinin izni olmadan evlenirse, izni alınmayan yasal temsilci evlenmenin iptalini dava edebilir. Bu suretle evlenen kimse sonradan onsekiz yaşını doldurmak suretiyle ergin olur, kısıtlı olmaktan çıkar veya karı gebe kalırsa evlenmenin iptaline karar verilemez.

Kanunda evlenmenin butlanıyla ilgili olan tüm bu düzenlemeler, bireyler arasındaki ilişkilerin, özellikle de evliliklerin daha sağlıklı bir şekilde  kurulmasına yöneliktir. Evliliğin butlanını gerektirmeyen haller ise kadının bekleme süresi içinde evlenmesi ve kişilerin evlendirmeye yetkili memur önünde yaptıkları evliliğin diğer şekil kurallarına uyulmaması şeklinde ikili bir ayrıma tabi tutulmuştur.

Yazarlar:

Av. Tuğsan YILMAZ
Av. Halil İbrahim ÇELİK
Huk. Fak. Öğ. Didem TALGIR