Reviewed by Av. Tuğsan YILMAZ on Apr 1
Rating:
Evlilik birliğinin kurulmasını bir ortaklık sözleşmesinin imzalanmasına benzetmemiz mümkündür. Tarafları eşler olan bu sözleşmede bireyler ortak bir hayata adım atmakta ve bu durum birçok hukukî sonucu doğurmaktadır. Evlenme ile birlikte eşlerin sahip oldukları malların akıbeti, aile konutu ve evlilik sonrası edinilen malların kime ait olacağı hususunda eşlere; kanunda öngörülmüş olan mal rejimlerinden özellikle seçtikleri rejim ya da herhangi bir seçim yapılmadığı takdirde yasal mal rejimi olarak edinilmiş mallara katılma rejimi uygulanır. Bununla birlikte evlendikten sonra eşlerin ortak hâkimiyetinde bulunan mallar aile malları olarak açıklanır. Aile mallarına; ortak yaşam alanı olan aile konutu, ailenin maliki olduğu taşınmazları örnek verebiliriz.
Aile kurumunun devamlılığının ve aile içi huzurun tesisi bakımından kanun koyucunun aldığı önlemler arasında aile konutu kavramı yer almaktadır. Tapu siciline konutun aile konutu olduğunu belirten şerhin konulması ile birlikte yaşanılan konut aile konutu niteliği kazanmış olur. TMK 194/1 hükmünde aile konutu ile alakalı şu hüküm yer almaktadır; Eşlerden biri diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Aile konutu şerhinin verilebilmesi için söz konusu taşınmazın maliki olunması gerekmez. Kira ile sağlanan aile konutuna da aile konutu şerhi konulabilir. Konulan bu şerhle eşlerin birbirlerinin rızası olmaksızın aile konutu hakkında herhangi bir tasarrufta bulunma imkânı ortadan kalkmakta, aile konutunun rıza dışı satılması, kiralanması gibi önemli kararlarların tek başına alınmasının önüne geçilmiş olmaktadır.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 30.05.2005 tarihli 2005/5879 esas ve 2005/8355 numaralı kararında ailenin ekonomik varlığının korunması veya evlilik birliğinden doğan mali yükümlülüğün yerine getirilmesi gerektirdiği ölçüde, eşlerden birinin istemi üzerine hâkim belirleyeceği malvarlığı değerleriyle ilgili tasarrufların ancak onun rızasıyla yapılabileceğine karar verebilir. Hâkim bu durumda gerekli önlemleri alır. Hâkim, eşlerden birinin taşınmaz üzerine tasarruf yetkisini kaldırırsa, re’sen durumun tapu kütüğüne şerh edilmesine karar verir.
Aile konutunun tapu siciline şerh edilmesinin haricinde evlilik birliğinin korunmasına yönelik önlemler konusunda yetkili mahkeme eşlerden herhangi birinin yerleşim yeri mahkemesidir.
Eşler tarafından ortak olarak edinilen aile mallarının korunması ve söz konusu malların tapuda devredilmemesi adına mutlaka boşanma davasını yürüten mahkemeden, boşanma davası açılmamış ise aile mahkemesinden Medeni Kanun uyarınca aile mallarının korunması ve devrinin engellenmesi maksadıyla tedbir konulması istenmelidir. Uygulamada ilgili yasal mevzuatta “eşlerin mal varlığına yönelik hakim gerekli gördüğü tedbirleri re’sen alır.” hükmü bulunmasına rağmen talep olmaksızın değerlendirme çok nadir yapıldığından eşin mal kaçıracağı yahut devredeceği kaygısı taşınıyor ise önleyici mahiyette hızlı bir biçimde harekete geçilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde örneği gayrimenkul devrinden sonra hileli işlem yapıldığı savıyla tasarrufun iptaline yönelik yahut başka bir dava açılması külfeti ile karşılaşabilirsiniz.
Avukat Tuğsan YILMAZ
Alper ÇABUK
Fiili Ayrılık Sebebiyle Boşanma Nasıl Olur? u okudunuz mu?
Yorum yap