Reviewed by Av.Tuğsan YILMAZ on Apr 27
Rating:
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 295.maddesinde koşul ve şekilleri belirtildiği üzere tanıma, evlilik dışında doğan bir çocuğun baba ile arasında soybağı ilişkisini kurmaya yönelik, babanın, nüfus memuruna veya mahkemeye yazılı başvurusu ya da resmi senette veya vasiyetnamesinde yapacağı beyanla ortaya çıkan tek taraflı bir hukuki işlem olmasının yanısıra kural olarak şarta bağlanamayan inşai bir haktır.
Tanıma, kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hak olmasının getirisi olarak bizzat tanıyan kişinin baba olması halinde ve uygun şekil şartlarının gerçekleştirilmesiyle birlikte geçerliliğini kazanmaktadır. Ancak tanıma beyanında bulunan kimse küçük veya kısıtlı ise, veli veya vasisinin de rızası gerekli olmaktadır. Başka bir erkek ile soybağı bulunan çocuk, bu bağ geçersiz kılınmadıkça tanınamaz. Yani bir çocuğun tanıma yoluyla baba ile arasında bir soybağı ilişkisi kurulabilmesi için öncelikli olarak çocuğun başka bir erkekle arasında soybağı ilişkisinin bulunmamış olması gerekmektedir. TMK m.296 uyarınca bildirim hususunda beyanda bulunulan nüfus memuru, sulh hakimi, noter veya vasiyetnameyi açan hakim, tanımayı babanın ve çocuğun kayıtlı bulunduğu nüfus memurluklarına bildirmesi yönünde bir yükümlülükle yükümlüdür. Çocuğun kayıtlı bulunduğu nüfus memurluğu da tanımayı çocuğa, anasına, çocuk vesayet altında ise vesayet makamına bildirmektedir.
Tanıyanın ve ilgililerin olmak üzere iki ayrı taraf yönünden kullanılabilen iptal davası açma hakkı, tanıyanın bu hakkı kullanmasının söz konusu olduğu hallerin yanılma, aldatma veya korkutma olarak sayıldığı üzere ana ve çocuğa karşı kullanılmaktadır. İlgililerin dava hakkı hususunda ise ana, çocuk ve çocuğun ölümü halinde altsoyu, Cumhuriyet savcısı, Hazine ve diğer ilgililerin tanımanın iptalini tanıyana, tanıyan ölmüşse mirasçılarına karşı dava edebilmeleri yönünde bir düzenleme mevcuttur. İptal davasının var olduğu durumlarda ispat yükümlülüğü ile yüklenen davacının ispatlayacağı mevzu ise tanıyanın baba olmadığı ihtimalidir. Yani davacı, tanıyanın baba olmadığını ispatla yükümlüdür. Ancak belirtmek gerekir ki bu kuralın bir istisnası olarak ana veya çocuk tarafından açılacak iptal davasında tanıyana ispat konusunda öncelik tanınmaktadır. Ana veya çocuk tarafından tanıyanın baba olmadığı iddiasıyla açılan iptal davasında ispat yükü, tanıyanın, gebe kalma döneminde ana ile cinsel ilişkide bulunduğuna ilişkin inandırıcı kanıtları göstermesinden sonra doğmaktadır. Tanıyanın dava hakkı, iptal sebebinin öğrenildiği veya korkunun etkisinin ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her halde tanımanın üzerinden beş yıl geçmekle, ilgililerin dava hakkı ise, davacının tanımayı ve tanıyanın çocuğun babası olamayacağını öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl ve her halde tanımanın üzerinden beş yıl geçmekle düşmektedir. Çocuğun dava hakkı, ergin olmasından başlayarak bir yıl geçmekle hak düşürücü süreye uğramaktadır. Yukarıdaki süreler geçtiği halde gecikmeyi haklı kılan sebep varsa, sebebin ortadan kalkmasından başlayarak bir ay içinde dava açılabilmektedir.
Yazarlar
Avukat Tuğsan YILMAZ
Avukat Halil İbrahim ÇELİK
Didem TALGIR
Bir önceki yazımız Boşanma Sebebi: Cinsel İlişkiden(Birliktelikten) Kaçınmak da evlilik birliği içerisinde eşlerin herhangi bir fizyolojik engel olmaksızın cinsel birliktelikten kaçınması ve evlilik birliğinin bu nedenle temelinden sarsılması nedeniyle tarafların boşanmalarına neden olabileceği hakkındadır.
Yorum yap