Title: Evlilik Sözleşmesi ve Mal Ayrılığı Rejimi
Reviewed by Av. Tuğsan YILMAZ on May 22
Rating: 5.0

Evlilik sözleşmesi, kişilerin yeni hayatlarına başlarken artık modernize edilmiş dünyada evlilik esnasında, ölüm veya boşanma halinde kişilerin mal varlıkları üzerinde ne derecede söz sahibi olacakları ve tasarruf yetkilerinin sınırlarının ne olduğu gibi konularda bir problemle karşılaşmamak adına hukuken mal rejimi olarak adlandırılan mevzuda da fikir birliği içinde olmalarını gerektirmektedir.

Mal rejimi, eşlerin evlenmeden önce mal varlığında bulunan taşınır ve taşınmaz mallar ile para gibi değerleri yönetme, bunlar üzerinde her türlü işlemi yapma usullerini belirlemesinin yanında evlilik esnasında da evlilik öncesinde olduğu gibi edinilen mal varlıklarının üzerinde tasarruf yetkilerinin belirlenmesini düzenleyen hukuk kurallarıdır. Türk Medeni Kanunda edinilmiş mallara katılma rejimi, mal ayrılığı, paylaşmalı mal ayrılığı ve mal ortaklığı olarak düzenlenen mal rejimlerinin, evlilik sürecinde malvarlığının nasıl idare edileceği ve ölüm veya ayrılık hallerinde de yine mal varlığının ve tasarrufların ne şekilde paylaşılacağı açısından önemli bir mesele olduğunu göz önünde bulundurarak bunların ayrımına iyi bir şekilde varılması gerekmektedir.

1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunuyla birlikte, mal rejimi konusunda mühim birtakım değişiklikler yapılmıştır. Buna göre eski medeni kanunda eşlerin evlenmeden önce veya evlendikten sonra özellikle herhangi bir mal rejimi seçmemeleri durumunda kanun gereği kendiliğinden uygulanacak olan mal rejimi anlamına gelen yasal mal rejimi, mal ayrılığı olarak kabul edilmekteydi. Yasanın yürürlüğe girmesiyle mal ayrılığı yerine yasal mal rejimi olarak kabul edilen edinilmiş mallara katılma rejimi, eşlerin, kanunun yürürlük tarihinden sonraki ilk 1 yıl içinde farklı bir rejim seçmemeleri durumunda 2002 yılı sonrasında uygulanmaktadır. Taraflar evlenmeden önce veya evlenmeden sonra noterde düzenleme ya da onaylama şeklinde mal rejimi sözleşmesini yapabileceği gibi evlenme başvurusunda da evlendirme memurluğuna yazılı bildirim şeklinde seçim yapabilmektedirler. Kanun, taraflara istedikleri takdirde her zaman mal rejimlerinde değişiklik yapabilmenin yanında haklı sebeplerin oluşması halinde de hakimden mal rejimi değişikliğinin yapılması için talepte bulunabilme hakkı da vermiştir.

Mal ayrılığı rejimi özetle herkesin kendi mallarından ve borçlarından sorumlu olmasını, ayrılık halinde de malların paylaşılmamasını ifade etmektedir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 242.maddesinde de düzenlemeye konu olduğu üzere eşlerden her biri, yasal sınırlar içerisinde kendi malvarlığı üzerinde yönetim, yararlanma ve tasarruf haklarını korur. Devamında düzenlenen 243.maddeye göre ise ispat, borçlardan sorumluluk ve paylı mülkün özgülenmesi konularında paylaşmalı mal ayrılığı rejimine ilişkin hükümler uygulanır.  Buna göre de belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır. Eşlerden her biri, kendi borçlarından bütün malvarlığıyla sorumludur.

Örnek bir karar:

YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ

2012/4651 E., 2012/6139 K., 25.06.2012 T.

Mal Ayrılığı Rejiminin Geçerli Olduğu Dönemde Edinilen Mallardan Kaynaklanan Katkı Payı Alacağı

Edinilmiş Mallardan Kaynaklanan Katılma Payı Alacağı

Ziynet

TMK.225, 231, 235, 236

BK.43, 44

743 Sa.Ka.170, 202

HMK.225, 261, 337

Dava, 743 sayılı TKM’ nın 170.maddesi uyarınca mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilen mallardan kaynaklanan katkı payı alacağı ile 01.01.2002 tarihinden sonra edinilen mallar bakımından ise, edinilmiş mallardan kaynaklanan katılma payı alacağı isteğine ilişkindir.

Dava Ve Karar

G… P… ile D… P… aralarındaki katkı payı ve ziynet bedeli davasının reddine dair Manavgat 2. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 02.12.2010 gün ve 356/868 sayılı hükmün Yargıtay`ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi Kararı

Davacı G… P… vekili, dava dilekçesinde, tarafların 1973 yılında evlendiklerini, müşterek çocuklarının bulunmadığını, 1982 yılına kadar davalının babasından kalan taşınmazlarda çiftçilik yaptığını, yedi yıl, seracılık işi ile uğraştığını, serada yılda iki kez mahsül ürettiklerini, vekil edeninin babasının desteği ile tasarruf ettikleri taşınmazlardan biri üzerine ev yaptıklarını, birlikte çalışma sonucu elde edilen gelirlerden alınan büyükbaş hayvanları beslediklerini, ineklerden elde edilen sütü sattıklarını, ayrıca ayran yapıp eşinin çalıştırdığı kahvede satışının yapıldığını, her yıl doğan tosun ve danalara bakmak ve zamanı gelince satmak suretiyle evin geçimine ve gelirine katkıda bulunduğunu, on beş sene boyunca bir cins Hollanda ineği, yedi yıl boyunca bir boğa ve yine bu süre içerisinde altı adet dana dört adet tosunun bakımını yaptığını, tüm bunların yanında küçükbaş hayvanlarından keçi, koyun ve tavuk beslediklerini, bu işin 2002 yılına kadar devam ettiğini, 1982`den beri eşinin çalıştırdığı kahvede vekil edeninin 2002 yılına kadar yaptığı ayranların satıldığını, eşinin kazancına katkıda bulunduğunu, aynı zamanda kahvenin her gün temizliğini yaptığını, çay demlediğini, bulaşıklarını yıkadığını ve her konuda eşine destek olduğunu bu çalışmalardan elde edilen para ile Murat 124 araç aldıklarını, kahvehanenin yapımı için vekil edeninin ağabeyi A… E… tarafından davalı eşe inşaat malzemesi verdiğini, bedelinin ödenmediğini, bu nedenle verilen malzeme bedelinin vekil edenine bağış olarak kabul edilmesi gerektiğini açıklayarak kahvenin inşaatında kullanılan malzeme bedeli ile birlikte 25.000,00 TL`nin faiziyle birlikte, bundan ayrı dilekçede yazılı ziynet eşyaları mevcut ise aynen iadesine, değil ise beş bilezik, 22 ayar ikili burma bilezik, bir adet ucu sarı liralı beşli burma, bir tane kafesli üçlü burma, iki bileklik, iki yüzük, iki kolye, iki tanede sarı liranın toplam bedeli olan 7.500,00 TL`nin, yine dilekçede sayılan ev eşyalarının aynen iadesine, mevcut değil ise toplam bedelleri olan 7.500,00 TL`nin yasal faizleriyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı D… P… 16.10.2007 tarihli yargılama oturumunda; kimseye borcunun olmadığını, davayı kabul etmediğini açıklamış ve beyanı okunup imzası alınmıştır.

Mahkemece, ev eşyaları yönünden davanın feragat, ziynet eşyalarının kanıtlanamaması, katkı payı olarak talep edilen kahvehaneye harcanan malzeme bedeli bakımından ise husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi üzerine hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, 743 sayılı TKM.nin 170.maddesi uyarınca mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilen mallardan kaynaklanan katkı payı alacağı ile 01.01.2002 tarihinden sonra edinilen mallar bakımından ise, edinilmiş mallardan kaynaklanan katılma payı alacağı isteğine ilişkindir. (TMK.m.231, 235, 236 )

Taraflar 09.02.1973 tarihinde evlenmişler, 21.03.2007 tarihinde açılan boşanma davasının kabulle sonuçlanması ve 15.01.2010 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Eşler arasında; evlilik tarihinden 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar 743 sayılı TKM.nin 170.maddesi uyarınca mal ayrılığı, eşler başka bir mal rejimini seçtiklerini ileri sürmediklerine göre 01.01.2002 tarihinden boşanma davasının açıldığı 21.03.2007 tarihine kadar ise, yasal mal rejimi olarak kabul edilen edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. ( TKM.m.202, 4722 s.K.m. 10 )

Boşanma davasının açıldığı 21.03.2007 tarihinde eşler arasındaki mal rejimi sona ermiştir. ( TMK.m. 225/2 )

Her ne kadar ev eşyaları yönünden verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiş ise de, 02.02.2010 tarihli yargılama oturumunda davacı vekili ev eşyaları için istenen bedelin 7.500,00 TL ziynet eşyaları için istenen miktarın da 7.500,00 TL olduğunu açıklamış ve ev eşyaları ile ilgili davadan feragat ettiklerini bildirmiş ve beyanı okunup imzası alınmıştır. Bu nedenle ev eşyaları ile ilgili davanın feragat nedeniyle karar verildiği göre davacı vekilinin buna yönelik temyiz itirazları yerinde bulunmamaktadır.

Davacı vekilinin ziynet eşyaları ile diğer isteklerine yönelik temyiz itirazlarına gelince; davacı vekili dava dilekçesinde, vekil edeninin birçok işte çalıştığını , gelir elde ettiğini, hayvanlara baktığını, hayvanların doğurdukları yavruların yetiştirildiğini ve satıldığını elde edilen sütün yoğurt ve ayran yapıldığını, elde edilen ayranın davalının çalıştırdığı kahvede satılarak tüm bunlardan gelir elde ettiklerini, vekil edeninin babasının desteği ile bir taşınmaz üzerine ev yapıldığını, dilekçede sözü edilen altınların davalıda kaldığını, açıklayarak birçok istekte bulunduğu ve mahkemecede bu istekler üzerinde yeteri kadar durulmadığı görülmektedir. Davacı vekili her şeyden önce dava dilekçesinde “her türlü delile” dayandığını açıkladığına göre bunlar arasında sayılan yemin deliline de dayandığının kabulü gerekir. Yemin delili ancak yapılacak araştırma ve inceleme ile dinlenecek tanık beyanları ve alınacak bilirkişi raporlarıyla açıklığa kavuşturulmayan ve sonuçsuz kalan hallerde başvurulan bir yöntemdir.

Bu nedenle, öncelikle dinlenen tanıkların yeniden dinlenmek suretiyle; davacının dava dilekçesinde bahsettiği seracılık ve hayvancılık yoluyla çalışmasının bulunup bulunmadığı, bu işlerde çalışmak suretiyle sebze, meyve vb. şeyler ile, hayvanlara bakmak suretiyle satılan hayvanlardan süt, yoğurt vb. şeylerden herhangi bir gelir elde edip etmediği, kahvede eşinin yanında ayran satıp satmadığı, bulaşık yıkayıp yıkamadığı konularında sorular yöneltilmek suretiyle durumun açıklığa kavuşturulması, yöresel örf ve adette gözönünde tutularak bu tür işleri yapan bir kişinin günlük, aylık veya yıllık kazancının ne olabileceği, gerekirse konularına göre dinlenecek uzman kişilerin bilgilerine başvurulması, kendilerinden rapor alınması durumun hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanması, beyanlar arasında çelişki bulunduğu takdirde HMK.nun 261. maddesi uyarınca yüzleştirilmek suretiyle aykırılığın giderilmesi, davacının ağabeysi A… E…, gerçekten kahvenin yapılması için davalıya malzeme yardımında bulunmuş ve bunu davacı kız kardeşi için yapıldığının ve bedellerinin davacıya yapılan bağış niteliğinde olduğunun düşünülmesi, dolayısıyla davacının bu konuda da aktif dava açma hukuki ehliyetinin bulunduğunun kabulü gerekir. Tüm bu araştırma ve incelemelerden sonra sonuca ulaşılmadığı takdirde davacı taraftan HUMK.nun 337 ve devamı maddeleri gereğince ( HMK m. 225 vd. ) yemin teklif hakkını kullanıp kullanmayacaklarının sorulması, yemin teklif ettikleri takdirde davalı tarafın yemin teklifini kabul edip etmeyeceğinin belirlenmesi, kabul ettiği takdirde dava dilekçesinde belirtilen ev eşyaları dışında diğer tüm konularda yemin metninin hazırlanarak davalıya yeminin yaptırılması ve ondan sonra durumun değerlendirilmesi gerekmektedir.

Tüm bunlara karşın yemin ile de sonuç elde edilemediği takdirde dinlenen tanık beyanlarındaki bazı bilgiler ile olayın gelişimi, çalıştığı işlerin açık bir biçimde somutlaştırılmış olması, yaptığı işler ile olayların anlatımındaki samimiyet, hayatın olağan akışı, yöresel örf ve adet, birlikte yaşadıkları süre, fedakarlığın denkleştirilmesi ve hakkaniyet ilkeleri göz önünde bulundurularak ve BK.nun 43 ve 44. maddelerinin kapsamları gözetilerek davacı yararına hakkaniyete uygun bir miktar tazminatın tayin edilmesi düşünülmelidir.

Sonuç

Davacı vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK. nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK. nun 428. maddesi uyarınca ( BOZULMASINA ), taraflarca HUMK.nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve istek halinde 18,40 TL peşin harcın temyiz eden davacıya iadesine, oybirliğiyle karar verildi.

Av. Tuğsan YILMAZ
Av. Halil İbrahim ÇELİK
Didem TALGIR

Bir önceki yazı için; Eşlerden Biri Kabul Etmese De Boşanmak Mümkün Mü?