Title: Ceza Yargılamasında Temyiz
Reviewed by Av. Tuğsan YILMAZ on Mar 23
Rating: 5.0

Ceza yargılaması sonucu verilen kararlar adaleti gerçekleştirme amacı taşır. Mahkûmiyet kararlarının ilgili kişilerin yaşamlarına doğrudan bir müdahalede bulunması nedeniyle, gerçekte suçsuz olan bir insanın mahkûm edilmesi bu adalet duygusunu ve hukuk devleti ilkesini zedelemektedir. Mahkeme yoluyla kişinin daha ağır bir cezaya çarptırılması düşünülemez. Ancak hâkimler de yanılabilir ve hatalı kararlar verebilir. Bu nedenle mahkemelerin verdiği kararların yüksek dereceli bir yargılama makamı tarafından denetlenmesi kurumu öngörülmüştür. Bu kurum ise “temyiz” adını almıştır.

Ceza Hukukunda Temyiz

Temyiz kanun yolu, Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 286 ile 307. Maddeleri arasında düzenlenmiştir. Olağan kanun yolu olduğundan ancak kesinleşmemiş kararlara karşı gidilebilir. Temyiz yolunda mahkemelerin verdiği son kararlar hukuka uygunlukları bakımından değerlendirilir. Yani kararı veren mahkemenin hukuku tam ve doğru uygulayıp uygulamadığı incelenir. Bunun dışında temyiz merci kararı veren mahkemenin yerine geçerek maddi bir inceleme yapamaz. Temyizi istinaftan ayıran noktalardan biri de budur. İstinafta hem maddi hem de hukuki bakımdan inceleme yapılmaktadır. Kural olarak Bölge Adliye Mahkemesi ceza dairelerinin bozma dışında kalan hükümleri temyiz edilebilir. Bununla beraber hükümden önce verilip hükme esas teşkil eden veya başkaca kanun yolu öngörülmemiş olan mahkeme kararları da hükümle beraber temyiz olunabilir.

Temyiz kanun yoluna başvurulması, başvurulan kararın kesinleşmesini engeller. Dolayısıyla bu başvurunun sonucuna kadar kesin hükmün doğmasına engel olur. Oysa Hukuk Usulü Muhakemesinde bozma kararı dışında kalan kısımlar kesinleşir ve lehine olan taraf yararına usuli müktesep hak sağlar. Ayrıca temyiz ile birlikte dava daha yüksek dereceli bir yargılama makamı önüne getirilmiş olur. Bu makam Yargıtay’dır.

Temyiz Başvurusu Nasıl Yapılır?

Temyiz istemi, hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt kâtibine beyanda bulunulması suretiyle gerçekleştirilir. Zabıt kâtibine beyanda bulunulduysa bu tutanağa geçirilir ve tutanak hâkime onaylatılır.  Temyiz eden hükmün neden bozulmasını istediğini başvurusunda göstermek zorundadır. Yani bu başvurular gerekçeli olmalıdır. Temyiz kanun yoluna başvurma hakkı olanlar, Cumhuriyet Savcısı, sanık, katılan sıfatını alanlar ile katılan isteği karar bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlardır. Sanığın yasal temsilcisi ve eşi de başvuruda bulunabilir. Kanun yollarına başvuruda menfaat koşulu arandığı için sanık beraat kararını ancak gerekçe yönünden temyiz edebilir. Sanık tutukluysa tutukevindeki mahkeme kâtibine beyanda bulunarak başvuru yapabilir. Sanığın avukatı da açık rızasına aykırı olmamak üzere temyiz başvurusu yapabilir. Savcı da sanık lehine veya aleyhine başvuruda bulunabilir.

Ceza Davasında Temyiz Süresi

Temyiz süresi olarak ise hükmün açıklanmasından itibaren yedi günlük bir süre belirlenmiştir. Bu süre hak düşürücüdür. Hüküm, temyiz yoluna başvurma hakkı olanların yokluğunda açıklanmışsa, süre tebliğ tarihinden başlar. Uygulama “süre tutum dilekçesi” adı altında bir dilekçe verilmektedir.  Bu dilekçe temyiz dilekçesi yerine geçmektedir. Şöyle ki; mahkeme kararının tefhiminden sonra 7 gün içinde süre tutum dilekçesi verilmekte, gerekçeli karar daha sonra tebliğ edilmektedir. Açıklamalı temyiz dilekçesinin de gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 7 gün içinde verilmesi gerekir. Ancak bu süre geçtikten sonra verilen dilekçeler de Yargıtay’a dosyaya eklenmek üzere gönderilmekte, Yargıtay’ca da kabul edilmektedir.

Temyiz ancak kararın hukuka aykırı olması nedenine dayanır. Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır. Uygulanacak kuralın yazılı olması, şekli bir kanunla, bir tüzükle veya başka şekilde düzenlenmiş olup olmaması önemli değildir. Aynı zamanda sanığın yararına olan hukuk kurallarına aykırılık, sanık aleyhine hükmün bozdurulması için Cumhuriyet savcısına bir hak vermez. Temyiz kanun yoluna başvurulması ise menfaat ihlalinin aranıp aranmayacağı tartışmalıdır. Baskın görüşe göre menfaat ihlali temyizin amacı bakımından gereklidir ve kimse menfaati ihlal edilmeksizin kanun yoluna başvuramaz. Sanığın beraat kararını dahi gerekçe yönünden temyiz etmekte menfaati bulunabilir. Bu her somut olayda ayrıca belirlenmelidir.

CMK 288. Maddesinde mutlak temyiz nedenleri sayılmıştır. Bu nedenlerde hukuka aykırılığın son karara etkisinin araştırılmaya gerek olmaksızın var olduğu kabul edilir. Söz konusu ihlal kanun koyucu tarafından önceden belirlenmiştir. Bu tür ihlallerin bulunduğu durumlarda, son kararların mutlaka bozulması gerekir. Bu ihlallerin ortak özelliği yargılama hukuku kurallarına aykırı olmalarıdır. Bu nedenler;

  • Mahkemenin kanuna uygun olarak kurulmamış olması
  • Kanunen yasaklı bir hâkimin hükme katılması
  • Geçerli şüphe nedeniyle hakkında ret istemi öne sürülmüş olup da bu istem kabul olunduğu hâlde hâkimin hükme katılması veya bu istemin kanuna aykırı olarak reddedilip hâkimin hükme katılması
  • Mahkemenin kanuna aykırı olarak davaya bakmaya kendini görevli veya yetkili görmesi
  • Cumhuriyet savcısı veya duruşmada kanunen mutlaka hazır bulunması gereken diğer kişilerin yokluğunda duruşma yapılması
  • Duruşmalı olarak verilen hükümde açıklık kuralının ihlâl edilmesi
  • Hüküm için önemli olan hususlarda mahkeme kararı ile savunma hakkının sınırlandırılmış olması
  • Hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanmasıdır.

Söz konusu bu mutlak temyiz nedenlerindeki ihlalin son kararı mutlaka etkilemiş olduğu kanun koyucu tarafından önceden belirlenmiştir dedik. Nispi temyiz nedenlerinde ise, hukuka aykırılığın temyiz nedeni olması için öne süren kişinin bir menfaatini ihlal etmiş olması gerekir. Bu ihlal son karara etki etmelidir.

Bazı kararlar ise kesindir. Bu kararlara karşı temyiz yoluna başvurulamaz. CMK 286/2 uyarınca bu kararlar şunlardır;

  • İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adlî para cezalarına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararları
  • İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan bölge adliye mahkemesi kararları
  • İlk derece mahkemelerinin görevine giren ve kanunda üst sınırı iki yıla kadar (iki yıl dâhil) hapis cezasını gerektiren suçlar ve bunlara bağlı adli para cezalarına ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları
  • Adlî para cezasını gerektiren suçlarda ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları
  • Sadece eşya veya kazanç müsaderesine veya bunlara yer olmadığına ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları
  • On yıl veya daha az hapis cezasını veya adlî para cezasını gerektiren suçlardan, ilk derece mahkemesince verilen beraat kararları ile ilgili olarak (…)(1) istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları
  • Davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen bu tür kararlar veya istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar
  • Yukarıdaki bentlerde yer alan sınırlar içinde kalmak koşuluyla aynı hükümde, cezalardan ve kararlardan birden fazlasını içeren bölge adliye mahkemesi kararları temyiz edilemez.

Temyiz Başvurusu Nereye Yapılır?

Temyiz başvurusu temyiz edilen kararı veren mahkemeye yapılır. Temyiz başvurusunda temyiz nedeni gösterilmemişse, başvuru için belirlenen sürenin bitmesinden veya gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 7 gün içinde hükmü temyiz olunan bölge adliye mahkemesine bu nedenleri içeren ek bir dilekçe verilir. Savcı temyiz dilekçesinde, temyiz isteğinin sanığın yararına veya aleyhine olduğunu açıkça belirtir. Temyiz sanık tarafından yapılmışsa ek dilekçe kendisi veya müdafii tarafından imzalanarak verilir. Sanığın müdafii yoksa tutanağa geçirtmek üzere zabıt kâtibine beyanda bulunarak gerekçesini açıklayabilir, bu tutanak hâkime onaylatılır.

Esas mahkemesi, temyiz isteğinin süresinde yapılıp yapılmadığını, temyiz edilen hükmün temyiz edilebilir nitelikte olup olmadığını ve temyiz talebinde bulunanın buna hakkı olup olmadığını araştırır. Bu inceleme sonucunda şartları taşımadığı anlaşılan başvurular ret edilir. Bu ret kararına “temyiz talebinin kabule şayan olmaması kararı” denmektedir. Temyiz eden ret kararının kendisine tebliğinden itibaren 7 gün içinde bu karara itiraz edebilir. İtirazı inceleyecek makam Yargıtay’dır. Bu durumda dosya esas mahkemesi tarafından Yargıtay’a gönderilir. Bu karardan dolayı kararın yerine getirilmesi ertelenmez. Yargıtay itirazı haklı bulursa esas mahkemenin ret kararının kaldırılması kararı verir ve gerekli işlemleri yapmak üzere dosyayı esas mahkemesine gönderir.

Hükmü veren bölge adliye mahkemesince reddedilmeyen temyiz istemine ilişkin dilekçesinin bir örneği karşı tarafa tebliğ olunur. Karşı taraf, tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde yazılı olarak cevabını verebilir. Cevap verildikten veya bunun için belirlenen süre geçtikten sonra dosya, bölge adliye mahkemesi cumhuriyet başsavcılığı tarafından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir. Burası da, hükmü temyiz etmeleri veya aleyhine sonuç doğurabilecek görüş içermesi halinde sanık veya müdafii ile katılan veya vekillerine tebliğ name gönderir. İlgili taraf tebliğden itibaren bir hafta içinde yazılı olarak cevap verebilir. Bu tebliğlerin amacı son kararın kesinleşmediğini ve dilekçede ileri sürülen sebepleri karşı tarafın öğrenmesini ve bunlara cevap verebilmesini sağlamaktır.

Konu temyiz merci olarak Yargıtay’a taşındığında Yargıtay’da ilk olarak ön inceleme aşaması gerçekleşir. Bu aşamada, başvurunun süresinde yapılıp yapılmadığı, hükmün temyiz edilebilir nitelikte olup olmadığı, temyiz edenin buna hakkı olup olmadığı ve temyiz dilekçesinin temyiz sebeplerini içerip içermediği araştırılır. Bu evredeki bir eksiklik halinde başvuru ret edilir. Böylece Yargıtay’ın gereksiz yere davanın esasına girmesi engellemiş olur. Temyiz talebinin kabul edilmemesi kararının verilmesiyle mahkemenin son kararı kesinleşir. Ön inceleme olumlu sonuçlandığında Yargıtay’ca temyiz incelemesi yapılır.

Ceza Yargılamasında Temyiz İncelemesi Nasıl Yapılır?

Temyiz yargılaması kural olarak dosya üzerinden yapılır. Ancak istisnaen duruşmalı olarak da yapılabilmektedir. On yıl veya daha fazla hapis cezasına ilişkin hükümlerde, sanığın veya katılanın temyiz başvurusundaki talebi üzerine veya resen duruşma yapar. Bu durumda takdir yetkisi tanınmamış olup, duruşma yapılması zorunludur. Duruşma günü sanığa, katılana, müdafii ve vekile haber verilir. Sanık duruşmada hazır bulunabileceği gibi kendisini bir müdafii ile de temsil ettirebilir. Sanık bu sırada tutuklu ise duruşmaya katılamaz. Duruşmadan önce dosyalar önceden üyeler ve tetkik hâkimleri arasında bölüşülür, her biri dosyasını kurulda açıklar, üyeler ayrıca bizzat dosyayı inceler. Bundan sonra duruşma açılır. Duruşmada Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı veya yerine görevlendirdiği savcı iddia ve savunmaları açıklar. Temyiz talebinde bulunan tarafa ilk söz verilir. Her halde son söz sanığa verilir.

Yargıtay, yalnızca temyiz dilekçesinde belirtilen hususlar ile temyiz talebi usuli eksikliklerden kaynaklandıysa, başvurudaki bunu belirten olaylar hakkında inceleme yapar.  Usule ilişkin aykırılıklar giderilmeden dosyanın esasına geçilmez.

Temyiz incelemesi sonucunda temyiz edilmiş son kararda bozma nedeni görülmeyip, kararın hukuka uygun olduğu anlaşılırsa temyiz talebi reddedilir. Bu karara “onama” kararı denmektedir. Bu karar üzerine karar kesin hüküm halini alır. Temyiz incelemesi sonucunda, temyiz edilen son kararda bozmayı gerektirecek hukuka aykırılıklar görülürse son kararın bozulmasına karar verilir. Bu karara ise “bozma” kararı verilir.  Yargıtay son kararın neresinde ne gibi aykırılıklar saptamışsa bunları kararında göstermelidir. Bozma kararı verilmesi halinde, bozulmayan kısım onanmış veya kesinlik kazanmış olmaz. Karar bozulmakla tümüyle ortadan kalkar. Temyiz yoluna sadece sanık lehine gidildiğinde sanık aleyhine bozulamaz.

Yargıtay istisnai olarak hükmü bozmadan “düzelterek onama“ kararı da vermektedir. Bu istisnai bir durumdur. Bu yolla verilen kararlar kesin hüküm etkisine sahiptir, dolayısıyla bu kararlara karşı direnilemez. CMK 303. Maddesinde 8 bent halinde Yargıtay’ın ıslah kararı verebileceği haller sayılmıştır;

  • Olayın daha ziyade aydınlanması gerekmeden beraata veya davanın düşmesine ya da alt ve üst sınırı olmayan sabit bir cezaya hükmolunması gerekirse
  • Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının iddiasına uygun olarak sanığa kanunda yazılı cezanın en alt derecesini uygulamayı uygun görürse
  • Mahkemece sabit görülen suçun unsurları, niteliği ve cezası hükümde doğru gösterilmiş olduğu hâlde sadece kanunun madde numarası yanlış yazılmış ise
  • Hükümden sonra yürürlüğe giren kanun, suçun cezasını azaltmış ve mahkemece sanığa verilecek cezanın belirlenmesinde artırma sebebi kabul edilmemiş veya yeni bir kanun ile fiil suç olmaktan çıkarılmış ise birinci hâlde daha az bir cezanın hükmolunması ve ikinci hâlde hiç ceza hükmolunmaması gerekirse
  • Sanığın açıkça saptanmış olan doğum ve suç tarihlerine göre verilecek cezanın belirlenmesinde gerekli indirim yapılmamış veya yanlış indirim yapılmış ise
  • Artırma veya indirim sonucunda verilecek ceza süresi veya miktarının belirlenmesinde maddî hata yapılmış ise
  • Türk Ceza Kanununun 61 inci maddesindeki sıralamanın gözetilmemesi yüzünden eksik veya fazla ceza verilmiş ise
  • Harçlar Kanunu ile yargılama giderlerine ilişkin hükümlere ve Avukatlık Kanununa göre düzenlenen ücret tarifesine aykırılık mevcutsa hükümdeki hukuka aykırılık giderilir.

Yargıtay verdiği esastan ret kararları ile ıslaha ilişkin kararlar, hükmü veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına verilir. Bölge Adliye Mahkemesi, dosyayı Yargıtay’dan geldiği tarihten itibaren yedi gün içinde gereğinin yapılması için ilgili ilk derece mahkemesine gönderilmek üzere bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına verir. Bozma kararı verilmesi halindeyse dosya yeniden incelenmek üzere hükmü bozulan Bölge Adliye Mahkemesine veya diğer bir bölge adliye mahkemesine gönderir. Hüküm mahkemenin hukuka aykırı olarak kendisini görevli veya yetkili görmesinden dolayı bozulduysa Yargıtay dosyayı görevli ve yetkili mahkemeye göndermektedir.

Bozma kararı üzerine mahkeme tarafından bir duruşma günü tayin edilir. İlgili kişiler duruşmaya çağrılır ve bozmaya karşı diyecekleri sorulur. Sanık, müdafii, katılan ve vekilinin dosyada var olan adreslerine de davetiye tebliğ olunamaması veya davetiye tebliğ olunmasına rağmen duruşmaya gelmemeleri nedeniyle bozmaya karşı beyanları saptanmamış olsa da duruşmaya devam edilerek dava yokluklarında bitirilebilir. Ancak, sanık hakkında verilecek ceza, bozmaya konu olan cezadan daha ağır ise, her hâlde dinlenmesi gerekir.

Bozma üzerine yargılama yapacak mahkeme, dosya önüne geldiğinde iki tür karar verebilir; direnme veya uyma. Daha önce verilmiş olan kararının hukuka uygun olduğunu ve yeniden yargılama yapmaya gerek bulunmadığını düşünen mahkeme direnme kararı verebilir. Bu durumda uyuşmazlığı Yargıtay Ceza Genel Kurulu çözümler. Bu kurulca verilen kararlara karşı direnilemez. Ancak işi yeniden ele alan mahkeme Yargıtay’ın görüşünü kabul edebilir. Bu da “uyma” kararıdır. Uyma kararı sonucu mahkemenin Yargıtay’ca bozulan önceki son kararı ortadan kalkar. Dolayısıyla yargılamanın yeniden yapılması gerekir.  Uyma üzerine yapılan yargılamada, uymadan sonraki serbestlik ilkesi gereği karar verilir. Buna göre kural olarak uymadan sonra verilecek son kararlar yönünden mahkemeler serbesttir. Yani Yargıtay’ın görüşüyle veya eski kararıyla bağlı değildir. Bu kuralın iki istisnası bulunur. İlk olarak bozma belirli bir eksiklik nedeniyle yapıldıysa mahkeme bu eksikliği gidermek zorundadır. İkinci olarak ise temyiz başvurusunun yalnızca sanık veya onun lehine savcı veya sanığın temsilcileri tarafından yapılması halinde, Yargıtay bozma kararı verdikten sonra yapılan yargılama sonunda verilecek hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz.

Av. Tuğsan YILMAZ

Ceza yargılamasında temyiz sürecinden sonra kanuni şartları oluştuğu takdirde yargılamanın yenilenmesi mümkün olabilir. Ceza Hukuku Bakımından Yargılamanın Yenilenmesi başlıklı yazımızda olağanüstü kanun yolu olan yargılamanın yenilenmesi süreci detaylı bir biçimde anlatılmaya çalışılmıştır.

Yukarıda verilen bilgiler herhangi bir vekil-müvekkil ilişkisi doğurmamaktadır. Sadece yukarıda verilen bilgilere dayanarak teyit edilmeksizin hareket edilmemesi ve ceza hukuku bakımından içinde bulunulan süreçle ilgili doğrudan hukuki destek alınması önerilir.