Title: Eşin Psikolojik Tedavi Görmesi Boşanma Nedeni Midir?
Reviewed by Av.Tuğsan YILMAZ on May 11
Rating: 5.0

İnsanoğlunun var olma süreciyle birlikte mevcudiyet kazanan, spesifik olarak insan davranışı ve insan zihninin biyolojik, sosyal ve psikolojik olarak tetkik edilmek üzere bilişsel süreçleriyle ilgilenen bilim dalı olarak tanımlanan psikoloji, temel olarak insan davranış ve hareketlerini tanımlamakla birlikte bu davranış ve hareketleri açıklamak ve anlamak gayelerini de bünyesinde barındıran oldukça geniş bir perspektife sahip bir ilim alanını ifade etmektedir.

Psikoloji üzerine yapılan araştırmalar, bu konuda uzman psikolog, psikiyatristler, terapist ve bilim insanları tarafından yürütülmekle birlikte esasen insanların hayat akışı içerisinde çeşitli etkenlerin tesiriyle birlikte insan psikolojisinde birtakım bozukluk ve rahatsızlıkların ortaya çıkabileceğini göstermektedir. Ancak normallik ve anormallik hususlarında hangi davranış ve tutumların normal, hangi hareketlerin anormal olduğu belirli kriterler olmaksızın rutin hayat akışına göre objektif bir bakış açısıyla değerlendirilmekte, bu da psikolojik rahatsızlığın teşhisinin mutlaka doğru konulmasının ehemmiyetini tabiri caizse gözler önüne sermektedir.

Evlilik müessesesi ve psikolojik rahatsızlıklar ile mevzubahis olan psikolojik bozukluk ve rahatsızlıkların tedavisi birlikte değerlendirildiğinde, eşlerden birinin psikolojik rahatsızlığının bulunması ve bu konuda kişinin tedavi görmesi ihtimalinde bu, kişinin birey olarak davranış ve varsa zihinsel işleyişindeki rahatsızlığın giderilmesi mevzusunda iyileşme sürecini ifade ettiğinden çoğu zaman bir boşanma sebebi olarak kabul edilmemektedir. Ancak akıl hastalığı ile kişinin psikolojik rahatsızlığının bulunmasının aynı şeyler olmadığını belirtmekle birlikte kişinin kullandığı birtakım antidepresan ilaçların evlilik birliğine zarar verecek şekilde kişinin davranışlarında anormalliklere yol açması ve bu anormalliğin ortak hayatı çekilemez hale getirmesi ihtimalinde maddi olayın şartları değerlendirilmek üzere bu sebeple açılacak bir boşanma davasında boşanmaya hükmolunabilmektedir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 166.maddesi gereğince evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilmektedir.

Boşanma hususunda geniş takdir yetkisiyle donatılan hakimin de vereceği kararla eşlerden birinin psikolojik tedavi görmesi tek başına bir boşanma sebebi sayılmamakta; şayet tedavinin sonuçlanmaması veya tedavi durumunun kanunun ilgili maddesinde de belirtildiği gibi eşlerin evlilik birliğini ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek şekilde temelinden sarsmış olması ihtimalinde boşanmaya karar verilecektir. Belirtmek gerekir ki, eşin psikolojik rahatsızlığının bulunması ve tedaviyi reddetmiyor olmasıyla birlikte bir tedavi sürecinin gerçekleşmesi, başlı başına bir boşanma sebebi kabul edilmemekle birlikte hakimin boşanma kararı verebilmesi için bahsi olunan psikolojik rahatsızlık ve bu rahatsızlığın tedavisinin evlilik birliğine hasar vermesi gerekmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun vermiş olduğu bir karara göre toplanan delillerden davalının “iki uçlu mizac bozukluğu” denilen bir hastalığı olduğu, hastalığın zaman zaman alevlenmelerle seyrettiği ve 2000 yılında başlayıp 6 yıldır sürdüğü, ancak yapılan tedavi sonucu davacının tam iyileşme durumuna girdiği, kısıtlanmasına gerek bulunmadığı anlaşılmakta, söz konusu hastalığın zaman zaman ataklar halinde devam etmesi nedeniyle, davalının evlilik birliğinin yürümesine engel teşkil eden tüm davranışlarını hastalık nedeniyle yaptığı sonucuna varılamamaktadır. Hastalık devresi dışında da aynı hareketlerine yer vermektedir. O halde davalı kadının birlik görevlerini yerine getirmediği ve bu nedenle kusurlu olduğu kanaatine varılmıştır. Ne var ki, davacı koca da, tanık beyanlarından da anlaşılacağı üzere eşini rahatsızlığı nedeniyle halk arasında hoca diye adlandırılan kişilere götürmüş olması, aynı apartmanda oturan annesinin davalı eşine karşı takındığı olumsuz tutuma sessiz kalması nedeniyle evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında etkili olmuştur. Açıklanan nedenlerle tarafların eşit kusurlu sayılmaları gerekmektedir. Tarafların eşit kusuru nedeniyle de, ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut kabul edilip eşleri birlikte yaşamaya zorlamak kanunen mümkün değildir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca boşanmaya karar verilecek yerde davanın reddi doğru bulunmamıştır.

Av.Tuğsan YILMAZ

Bir önceki yazımız; Boşanma Davası Sürerken Sadakat Yükümlülüğü