Title: Eve Yerleştirilen Ses Kayıt Cihazı İle Dinleme Boşanma Davası Delili Olabilir Mi?
Reviewed by Av.Tuğsan YILMAZ on Apr 25
Rating: 5.0

Günümüzde artık sosyal hayatla ayrılmaz bir bütün haline gelen hemen her insan, 21.yüzyıl süreciyle birlikte ileriye dönük değişim ve gelişmeler kaydeden bilim ve teknoloji ile, yaşamlarımızın birer parçası haline gelmiş olan opsiyonu geniş teknolojik aletleri, gündelik hayatı kolaylaştırmak gayesiyle bir çok alanda hevesle kullanmaktadırlar. Böylece gelişen teknoloji ile birlikte özel hayatın gizliliği prensibi, önceki çağlarda olduğu gibi önem arz etmemekle beraber gizli kapılar ardında koruduğu yerini kelime anlamı açıklık olan aleniyete bırakma yolunda ilerlemektedir. İnsanoğlunun olağan hayat akışının telaşı içerisinde birçok aktiviteye vakit bulamama, deyim yerindeyse insanları teknoloji çağının o derin ve karmaşık dünyasına itmekte, haberleşmenin bu şeklini mecbur kılmaktadır. Hatta bu durum kimi insanlar için zorunluluk halinden çıkarak bir tutku haline gelmekte, belki de telefon, bilgisayar ve bunların getirisi olan sosyal ağlar olmaksızın yaşamak yine bahsedilen bu kimi insan için yaşamı anlamsız hale getirmektedir. Her yeni bir güne başladığımız anda telefonlarımıza sarıldığımız, bilgisayar, tv ile vakit geçirdiğimiz, sadece vakit geçirmek değil iş dünyasını da artık bu ağlar üzerinden yürüttüğümüz gerçeğini de göz önünde bulundurursak, internet bağlantımızı birkaç saat kaybettiğimizde bile ne hale geldiğimize şaşmamak gerekir. Tüm evreni etkisi altında bırakan bir kasırga misali teknoloji, Yargıtay kararlarında görüldüğü üzere haliyle Türk Hukukuna günden güne yeniliklerin girmesine sebep olmaktadır. Bu hususta boşanma aşamasında olan çoğu insanın kafasında soru işareti oluşturan meseleler, delil sunmak için kullanmak maksadıyla eşin telefonun dinlenip dinlenemeyeceği, sosyal ağlar üzerindeki paylaşımların ne ölçüde bir kanıt oluşturduğu, sms kayıtlarının davanın seyri üzerinde etkisi ve yazımızda bahsedeceğimiz üzere ses kayıt cihazı ile kaydedilen ortam dinlemelerinin delil olarak kullanılıp kullanılamayacağıdır.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, normal şartlar altında hukuka aykırı olarak izin alınmaksızın kaydedilen ses, görüntü gibi kayıtlar, özel hayatın gizliliğini ihlal etmesi sebebiyle Türk Ceza Kanununun 134.maddesi gereği kayıt altına alan kişi tarafından bir suç teşkil etmekte, hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydeden bu kimselere altı aydan üç yıla kadar hapis cezası verilmektedir. Hatta kanun koyucu bu hususta daha spesifik bir düzenlemeye yer vermiş, bu düzenleme kapsamında da kişiler arasında aleni olmayan konuşmaların, taraflardan herhangi birinin rızasını almadan bir aletle dinleyen veya bunları bir ses kayıt cihazı ile kaydeden kimselerin cezalarını belirtmiştir. Genel kural bu olmakla birlikte yerel mahkemeler ve Yargıtay, evlilik birliği sınırları içinde kullanılan ortak yaşam alanı olan konutta, diğer eşten habersiz olarak kaydedilen ses kaydını boşanma davasının seyri açısından elverişli bir kanıt kabul etmektedirler. Yani, aldatıldığından şüphe duyan eşin, diğer eşten gizli bir şekilde aile konutuna ses kayıt cihazı yerleştirerek ortam dinlemesi yapması durumunda bu hal, özel hayatın gizliliğini ihlal olarak değerlendirilmemektedir. Türk Medeni Kanunu gereğince, eşler, evlilik birliğinde genel hükümler çerçevesinde birbirlerine sadakat göstermekle yükümlüdürler. Yargıtay’ın genel mantalitesine göre, sadakat yükümlülüğünün yerine getirilmemesiyle birlikte aldatma yönünde önemli şüpheler varsa, eşlerin her ikisi için de eşit kullanım alanına sahip aile konutunda ses kayıt cihazıyla dinleme yapmak usul ve yasaya uygun kabul edilmekte, boşanma davalarında kanıt olarak kullanılabilmektedir. Ancak burada unutulmamalıdır ki, TCK hükümleri gereğince kişisel verilerin kaydedilmesi bir suçtur ve özel hayat ihlal edildiğinden ötürü bu ihlali gerçekleştiren kişiler ilgili yaptırıma maruz kalmaktadırlar. Boşanma davasında delil niteliğinde olan kayıtların bu niteliğinin, bu kayıtların ceza yargılaması açısından suç olduğu gerçeğini değiştirmediği hususuna dikkat edilmelidir.

Aşağıdaki Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin kararında, boşanma davasında taraflardan birinin diğer eşin rızası olmaksızın elde ettiği ses kaydını delil olarak öne sürmesiyle ilgili istemi ve ayrıntıları verilmiştir:

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ

2007/17220 E., 2008/13614 K., 20.10.2008 T.

BOŞANMA DAVASI (Eşlerin Sadakat Yükümlülüğü)

EŞLERİN KARŞILIKLI SADAKAT YÜKÜMLÜLÜĞÜ

KANUNA AYKIRI DELİL ( Ses Kaydının Özel Hayatın Mahremiyetini İhlal Edilerek Tutulması)

Evlilikte, evlilik birliğine ilişkin yasal yükümlülükler alanı, eşlerin her birinin özel yaşam alanı olmayıp, aile yaşamı alanıdır. Bu alanla ilgili de eşlerin tek tek özel yaşamlarının değil bütün olarak aile yaşamının gizliliği ve dokunulmazlığı önem ve öncelik taşır. Bu bakımdan evliliğin yasal yükümlülükler alanı, diğer eş için dokunulmaz değildir. Bu nedenle, eşinin sadakatinden kuşkulanan davacı-davalının, birlikte yaşadıkları her ikisinin de ortak mekanı olan konutta, eşinin bilgisi dışında ses kayıt cihazı yerleştirerek, eşinin aleni olmayan konuşmalarını kaydetmesinde bu suretle sadakat yükümlülüğü ile bağdaşmayan davranışlarını tespit etmesinde özel hayatın gizliliğinin ihlalinden söz edilemez ve hukuka aykırılık bulunduğu kabul olunamaz. Bu nedenle davanın kabulü gerekir.

DAVA VE KARAR

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hükmün temyizen murafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle duruşma için tayin olunan 14.10.2008 günü temyiz eden A.D ile vekili Av. G.T geldiler. Karşı taraf tebligata rağmen gelmedi. Gelenin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ KARARI

Olayda; davacı-davalı koca tarafından mahkemeye delil olarak sunulan, ses kayıtlarına ilişkin CD.`nin, davalının `özel hayatının gizliliği` ihlal edilmek suretiyle hukuka aykırı yolla elde edildiği, bu nedenle delil olarak kullanılamayacağı ileri sürülmüş; mahkemece de; `davacı eşin delil olarak sunduğu ses kaydının davalının bilgisi dışında özel hayatın gizliliği ihlal edilerek hukuk dışı yollardan oluşturulduğu, bu sebeple itibar edilemeyeceği` kabul edilerek , `davalının sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışta bulunduğunu gösteren başkaca bir delil de getirilmediği` gerekçesiyle davacı-davalı kocanın açtığı boşanma davasının reddine karar verilmiştir.

Sunulan delil, eşlerin birlikte yaşadıkları konutta, davalının bilgisi dışında koca tarafından hazırlanan bir sistemle elde edilmiştir. Yapılan bilirkişi incelemesi sonucu, ( CD )`deki ses kayıtlarının, orijinal olduğu, üzerinde ekleme, çıkarma, kesinti ve kopyalama bulunmadığı tespit edilmiştir. Davalı-davacı, kayıt altına alınan konuşmaların kendisine ait olmadığına ilişkin bir iddia ileri sürmemekte, bu delilin özel hayatının gizliliği ihlal edilerek elde edildiğini belirterek karşı çıkmaktadır.

Bir delilin elde edilişi, kişilerin Anayasa ile tanınmış hakların ihlali suretiyle gerçekleşmiş ise, onun hukuka aykırı olarak elde edildiğinin kabulü gerekeceğinde duraksama bulunmamaktadır. Delilin elde edilişinde hukuka uygunluk nedenleri varsa, o zaman kanuna aykırılık ortadan kalkar. Kuşkusuz Anayasaya göre; herkes özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. ( Anayasa m.20/1 ) Ancak, evlilik birliğinde eşlerin, evliliğin devamı süresince birbirlerine sadık kalmaları da yasal bir zorunluluktur. ( TMK.m.185/3 ) Eşlerden birinin, bu alana ilişkin özel yaşamı, evlilikle bir araya geldiği ve birlikte yaşadığı hayat arkadaşı olan diğer eşi de en az kendisininki kadar yakından ilgilendirir. O nedenle, evlilikte, evlilik birliğine ilişkin yasal yükümlülükler alanı, eşlerin her birinin özel yaşam alanı olmayıp, aile yaşamı alanıdır. Bu alanla ilgili de eşlerin tek tek özel yaşamlarının değil bütün olarak aile yaşamının gizliliği ve dokunulmazlığı önem ve öncelik taşır. Bu bakımdan evliliğin yasal yükümlülükler alanı , diğer eş için dokunulmaz değildir. Bu nedenle, eşinin sadakatinden kuşkulanan davacı-davalının, birlikte yaşadıkları her ikisinin de ortak mekanı olan konutta, eşinin bilgisi dışında ses kayıt cihazı yerleştirerek, eşinin aleni olmayan konuşmalarını kaydetmesinde bu suretle sadakat yükümlülüğü ile bağdaşmayan davranışlarını tespit etmesinde özel hayatın gizliliğinin ihlalinden söz edilemez ve hukuka aykırılık bulunduğu kabul olunamaz. Aksine, aile birliğine ilişkin ortak yaşanılan mekana davalının, meşru olmayan bir amaç için arkadaşlarını kabul etmesinde, aile hayatının gizliliğini ihlal söz konusudur. Bu bakımdan sözü edilen delilin elde edilişinde hukuka aykırılık bulunduğundan söz edilemez. O halde yapılan soruşturma ve toplanan delillerle; davalı-davacının; meşru olmayan bir amaç için karşı cins de dahil olmak üzere arkadaşlarını müşterek konuta aldığı ve sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı gerçekleşmiştir. Bu halde, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Gerçekleşen olaylar karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu koşullar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, davacı-davalı koca tarafından açılan boşanma davasının da kabulüne karar verilmesi gerekirken isteğin reddi doğru bulunmamıştır.

SONUÇ

Davacı-davalı kocanın temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün yukarda açıklanan sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre hükmün diğer yönlerinin incelenmesine yer olmadığına, oybirliğiyle karar verildi.

Yazarlar

Av.Tuğsan YILMAZ
Av.Halil İ. ÇELİK
Huk.Fak.Öğ. D. TALGIR

Bir önceki Aile Hukuku kategorisi makalesi olan Boşanma Kararı Çocuklara Nasıl Açıklanmalı? da boşanma kararı ve sürecinin müşterek çocuklar üzerindeki psikolojik ve sosyolojik etkisi ve hukuki süreç anlatılmaktadır.