Title: Ceza Avukatı ve Ceza Davası Süreci
Reviewed by Av. Tuğsan YILMAZ on Sep 4
Rating: 5.0

Ceza mahkemelerinde dava açma yetkisi Cumhuriyet savcılarına tanınmıştır. Bireylerin herhangi bir suçtan dolayı mağduriyet içerisinde olmaları halinde Cumhuriyet savcısına şikâyette bulunmaları gerekmektedir. Şikâyetin akabinde savcı gerekli araştırmayı, incelemeyi yapacak ve gerek görürse kamu adına ceza davası(kovuşturma aşaması) açacaktır. Savcı da bu kovuşturmanın kamu adına tarafıdır.

Bu hususta vatandaşların sıklıkla yaptığı hatalar arasında konusu suç olmayan hukuk mahkemelerinin görev alanına giren(alacak, temerrüt, boşanma vs.) anlaşmazlıkların varlığı halinde savcılığa müracaat etmelerini örnek olarak gösterebiliriz. Hukuk davalarına konu oluşturan durumlar usul gereği savcılığa şikayet edilemeyecektir. Bir başka husus ise suç duyurusu ile şikayetin yaygın olarak aynı anlamda kullanılması ile alakalıdır. Şikâyet bizzat mağdur tarafından yapılırken; suç duyurusu(ihbar) suçun bizzat muhatabı olmayan şahıslar tarafından da yetkili makamlara bildirilebilir.

Türk Ceza Kanunu(TCK) ve Ceza Muhakemesi Kanunu(CMK) tarafından öngörülmüş düzenlemeler ışığında ceza yargılaması sürecini, soruşturma ve kovuşturma olarak iki temel aşamada ele alabiliriz. Ancak öncelikli olarak soruşturma aşamasının esas unsuru olan şikayet bahsini ele alalım;

Ceza Hukukunda Şikayet Sistemi Nasıl İşlemektedir?

TCK’da suçlar kural olarak yetkili birimlerce re ‘sen kovuşturulur. Bunun manası da şudur ki; mağdur şikayetçi olmasa dahi suçu işleyen kişi kamu adına cezalandırılır. Ancak bazı hafif suçların kamu tarafından cezalandırılması, kanunda düzenlendiği üzere mağdurun şikayetine bağlanmıştır. Şikayetin yapılmasına yönelik kanunda herhangi bir şekil şartı öngörülmemiştir. Ancak yazılı şekilde sunulmasında fayda vardır. Şikayet; Cumhuriyet Savcılığı’na veya yetkili kolluk makamlarına başvurmak suretiyle müşteki sıfatıyla maruz kalınan suçun ve –biliniyorsa- faillerin cezalandırılmasına yönelik taleplerin sunulması işlemidir. Söz konusu şikayette suçun işlendiği yer (olay mahalli), -biliniyorsa- failin kimlik, adres ve iletişim bilgileri, şikayetçinin şahsına ait adres ve iletişim bilgileri, olayın görgü tanıklarına ait adres ve iletişim bilgileri, deliller, iz ve emareler ayrıntılı bir biçimde belirtilmelidir. Mağdur şahıs savcılığa yahut kolluk makamlarına başvurmaz ise, 6 aylık hak düşürücü süre sonucunda müşteki olabilme sıfatını kaybedecek, şikayette bulunma hakkı sona erecektir. Bu süre mağdurun, fiili veya faili öğrendiği tarihten itibaren işlemeye başlayacaktır.

Ceza Soruşturması Aşaması

Şikayet bahsinin ardından yetkili Cumhuriyet savcısı, suça ilişkin delillerin bulunması, tespit edilen delillerin koruma altına alınması ve yeterli delil bulunduğu takdirde somut olayın mahkeme huzuruna çıkarılmasını sağlar. Bu aşamada hakim olaya müdahil olmayacak; soruşturma Cumhuriyet savcısı eliyle yürütülecektir. CMK 160. madde gereğince Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar. Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür. Görüldüğü üzere kanun hükmünde Cumhuriyet savcısının ‘iddia etme’ göreviyle birlikte salt müştekinin değil; şüphelinin lehine de deliller toplamakla ve şüphelin de haklarını korumakla yükümlü âdil bir makam olduğu anlaşılmaktadır.

Hemen hemen her soruşturmada kullanılan ifade alma yönteminden bahsetmek gerekirse; ifade alma suç konusu fiil hakkında bilgi edinme amacıyla yapılır. İfade almak suretiyle elde edilen bilginin iki fonksiyonu bulunmaktadır. Öncelikle ifade alma, soruşturma makamlarının maddi gerçekliğe ulaşmasına yardımcı olacaktır. Ayrıca bu işlem, şüpheli açısından bir savunma aracı niteliğindedir.

CMK 168. madde gereği şüphelinin ifadesi özgür iradesine dayanmalıdır. Bunu engelleyici nitelikte kötü davranma, işkence, ilâç verme, yorma, aldatma, cebir veya tehditte bulunma vs. bedensel veya ruhsal müdahaleler yapılamayacaktır. Cumhuriyet savcılarının ve savcıların talimatları doğrultusunda kolluk makamlarının sorgu yaparken birtakım kurallara uymaları gerekmektedir. Salt şüphelinin ağzından ikrar beyanını duyabilmek saikiyle bazı yöntemlerin kullanılmasında yasaklama getirildiği kanunda belirtilmiştir. Bu yasaklamalara örnek verecek olursak; şüpheliye kanuna aykırı bir yarar vaat edilemeyecektir. Ayrıca, yasak usullerle elde edilen ifadeler, rıza ile verilmiş olsa da delil olarak değerlendirilemez. Müdafi hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade, hâkim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz. Şüphelinin aynı olayla ilgili olarak yeniden ifadesinin alınması ihtiyacı ortaya çıktığında, bu işlem ancak Cumhuriyet savcısı tarafından yapılabilecektir.

Savcı soruşturma sonunda suçun işlendiğine ilişkin yeterli şüpheye ulaşırsa bir iddianame düzenleyerek bunu mahkemeye sunar. Soruşturma evresi, kanuna göre yetkili merciler tarafından suç şüphesinin öğrenilmesinden, iddianamenin kabulüne kadar geçen evre olduğundan savcılık tarafından hazırlanan iddianamenin kabul edilmesiyle birlikte soruşturma evresi sonlanacak, kovuşturma evresine geçilecektir. Hâkimin, kendisine sunulan iddianame ile ilgili olarak 15 gün içinde iddianamenin iadesine veya kabulüne karar vermesi gerekmektedir. Bu süre herhangi bir karar verilmeden geçirilirse, kural olarak iddianame kabul edilmiş sayılacaktır.

Kovuşturma Aşaması ( Ceza Davası )

Kovuşturma evresi doktrinde; duruşma hazırlığı, duruşma evresi ve hüküm verilmesi evrelerine ayrılmaktadır. Duruşma hazırlığı aşamasında Cumhuriyet Başsavcılığı, iddianameyi düzenleyerek ceza mahkemesine gönderir. İddianamenin iadesini gerektiren bir durumun bulunmadığı hallerde ceza mahkemesi hâkimi duruşma hazırlık tutanağı (tensip tutanağı) düzenler. (CMK md. 175/2) Bu andan itibaren şüpheli sanık sıfatına haiz olacaktır. Akabinde duruşma günü belirlenir ve taraflara çağrı kâğıdı gönderilir. Duruşma evresinde ise duruşmaya iddianamenin kabulü kararının okunması suretiyle başlanır. (CMK md. 191/1) Esasında bu evrenin amacı, duruşmaların yapılması ve toplanan delillerin değerlendirilmesi sonucunda mahkemede sanığa isnat edilen suçun kusurlu bir biçimde işlenip işlenmediğine dair mahkeme huzurunda bir kanaat oluşmasını sağlamaktır.  

Ceza Davasında Karar ( Hüküm Aşaması)

Soruşturma aşamasında hukuka uygun yollarla elde edilen deliller ve kovuşturma aşamasında yapılan duruşmalar, incelemeler ışığında hâkim; kanunlara, örf-adetlere, şahsî vicdanına ve hakkaniyete uygun olarak hüküm verecektir. Bu aşamada sanık ile sanığa atfedilen fiiller arasında illiyet bağının kurulup kurulmaması, davanın gidişatına direkt etki eden bir durumdur. Ayrıca yapılan yargılama faaliyeti sonucunda hâkimin aklında herhangi bir şekilde soru işareti kalmış ise, şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği sanığın beraatına hükmedilmesi gerekmektedir.

Normlar hiyerarşisinin en üst basamağı olan Anayasanın 141. maddesinde bütün mahkemelerin verdikleri her türlü kararlarının gerekçeli olması gerektiği belirtilmektedir. Bunun haricinde gerekçesiz verilen kararlarda sanığın söz konusu karara itiraz hakkı saklıdır.

Ceza Kararına İtiraz Süreci

Mahkeme kararına karşı itiraz, kanunun ayrıca hüküm koymadığı hallerde ilgililerin kararı öğrendiği günden itibaren 7 gün içinde kararı veren mahkemeye verilecek bir dilekçe veya zabıt kâtibine bir beyanda bulunulması suretiyle yapılabilir. Kanunda yazılı olan hâller saklı kalmak üzere, itiraz hakkında duruşma yapılmaksızın karar verilir. Ancak, gerekli görüldüğünde Cumhuriyet savcısı ve sonra avukat dinlenir. İtiraz yerinde görülürse eğer, mahkeme aynı zamanda itirazın konusu olan sorun hakkında da karar verecektir.

Ceza Kararında Temyiz Süreci (Yargıtay)

Temyiz talebi, hükmün açıklanmasından itibaren 7 gün içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt katibine bir beyanda bulunulması suretiyle yapılabilir. Söz konusu beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hâkimin onayına sunulur. Hüküm, temyiz yoluna başvurma hakkı olanların hazır bulunmadığı anda açıklanmışsa, süre tebliğ tarihinden başlayacaktır.

Yasal süresi içinde yapılan temyiz başvurusu, hükmün kesinleşmesini engeller. Usul olarak temyiz talebinde bulunan taraf, hükmün hangi nedenden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır. Eğer ki temyize tabi kararlarda karar aleyhine temyiz yoluna başvurulmamışsa veya temyiz incelemesi sonucu karar onaylanmışsa, mahkeme kalemi ilgili kararın üzerine “kesinleşme şerhi” denilen bir not düşer. Bu şerh kararın kesinleştiğini bildirir.

Ceza Avukatı

Nasıl ki tıp literatüründe erken teşhis hayat kurtarır şeklinde bir slogan varsa bu durumu Ceza Hukuku alanına da yansıtabilmek mümkündür. Bireylerin isnat edildikleri suçun soruşturma, kovuşturma ve temyiz aşamalarında mutlaka Ceza Hukuku alanında uzman bir avukata başvurmaları yararlı olacaktır. Burada avukatların yaygın olarak kullandığı ‘uzman ceza avukatı’ ibaresinin yanlış lanse edildiği kanaatindeyiz. Zira iyi bir avukatın sadece Ceza Hukuku alanında değil her alanda yeterli uzmanlık ve birikime sahip olması gerekir. Ceza yargılamalarında salt Ceza Hukukunun geçerli olduğunu söylemek doğru olmaz. Bu konuda Anayasal hükümlere, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine, 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununa ve Ceza Usul Hukukuna hâkim olan ve olaylara geniş bir perspektiften bakabilen avukatlara başvurulmasında fayda vardır.

Özellikle şikayet aşamasında eksiksiz bir şikayet dilekçesi hazırlanması bu hususta hayatî bir önem taşımaktadır. Şikayet dilekçesinde var olabilecek eksikliklerden dolayı savcılık takipsizlik kararı verebilmekte ve müştekiler bu durumlarda büyük hak kayıplarına uğrayabilmektedir. İki taraftan olayı yorumlamak gerekirse; kovuşturma aşamasına geçilmiş durumlarda ise sanık hakkında beraat veya suçun varlığı maddî olarak ortada ise en alt sınırdan ceza alması bir avukatın yardımıyla gerçekleşebilecektir.

Velhasıl insanların doğrudan özel yaşamlarına ve şahsi haklarına müdahaleler Ceza Hukukunun konusunu teşkil etmektedir. Örnek vermek gerekirse kasten öldürme suçunun bir alacak davasından daha önemli sonuçlar doğurabileceği aşikardır. Bu nedenle bu tür davalar riske edilmemesi gereken ve ceza avukatı ile takip edilebilecek davalardır.

Av. Tuğsan YILMAZ
Av. Halil İbrahim ÇELİK

Ceza Yargılamasında Yakalama, Zorla Getirme ve Çağrı başlıklı bir önceki ceza hukuku yazısında yargılama aşamasında hangi tip tedbirlerin uygulanabileceği ve kişinin gelmemesi halinde uygulama ve yaptırımları değerlendirilmiştir.