Title: TEDAVİDE TANININ ÖNEMİ VE HEKİMİN TEDAVİ METODUNU SEÇMESİ
Reviewed by Av. Tuğsan YILMAZ on May 22
Rating: 5.0

Hekimin tedavi metodunu seçmesi, hastalığın doğru teşhisi neticesinde doğru tıbbi müdahalenin yapılabilmesi için hekimin bilinen yahut alternatif tıbbi metotlardan birine karar vermesidir.

Belirli bir rahatsızlık sonucu hekime başvuran hastanın tedavisi öncelikle doğru tanı ve bulguların doğru ve eksiksiz olarak elde edilmesiyle mümkün olabilir. Yanlış tanı ise hekim tarafından yapılacak tedavinin fayda etmemesine, hastanın sakat kalmasına yahut ölümüne neden olabilmektedir. Ülkemizde sağlık hukuku bakımından açılan birçok davanın temeli yanlış yahut eksik tedaviden önce tanı konusuna dayanmaktadır. Doktrinde tanı hususu bazı yazarlarca tedavi konusunun içine dâhil edilmekte ve tedavinin bir parçası olarak kabul edilmektedir.

Hekim, tedaviye gerek olup olmadığını takdir etmekte ve gerek gördüğü takdirde uygulayacağı tedavi metodunu seçmekte mesleki sorumluluğunun çizdiği sınırlar içerisinde özgürdür. Benimsemediği bir tedavi metodunun yahut ilaç tedavisinin uygulanmasına zorlanamaz.

Hekimlik mesleğinin temelinde ‘tedavi özgürlüğü’ kavramı yer almaktadır. Tedavi özgürlüğü, hekimin tedaviyi üstlenmesi sonucu istediği tedavi yöntemini seçmesi anlamına gelmektedir. Ancak hekimin tedavi özgürlüğünün sınırı objektif özen yükümlülüğüdür. Hekimin tedavi yöntemini seçmesi temel prensip olmakla birlikte hastanın anlayabileceği düzeyde teknik terimlerden arındırılmış bir biçimde bilgilendirilmesi, tedavi yöntemleri hakkında bilinçlendirilmesi, tedavi yöntemlerinin avantajları ve dezavantajları konusunda fikir sahibi edilmesi gerekmektedir. Tedavide klasik ve bilinen yöntemlerin yahut alternatif metotların kullanılması hekimin hatalı uygulama yaptığı sonucunu peşinen doğurmamaktadır. Her somut olay içerisinde belirli ölçütler baz alınarak değerlendirilmelidir.

Hekimin tedavi metodunu seçmesi ve hekime tanınan takdir yetkisi hasta ile hekim arasındaki güven ilişkisine dayanır. Bazı durumlarda hastanın tedavi metodunu tam olarak anlayabilmesi mümkün gözükmemekte, bazı durumlarda ise hastanın iradesine dahi başvurulamamaktadır. Örneğin, şuuru kapalı bir hastaya yapılan müdahalede hastanın bilgilendirilmesi ve tedaviye rıza göstermesi mümkün değildir.

Belirtmekte fayda vardır ki, belirli bir hastalığın tedavisinde kullanılan tedavi metodu diğer tedavi metotlarına kıyasla daha etkili çözümler sunmakta ise, hekim kural olarak o tedavi yöntemini uygulamakla yükümlüdür. Uygulamada bu hususun takdiri uzman bir bilirkişi yahut bilirkişi heyeti ile yapılmakta, tedavi metodunun diğer metotlara nazaran bilinen faydasının yüksek olup olmadığının değerlendirilmesi karar mercii olan hâkimin takdirinde önemli rol oynamaktadır.

Hekimin tedavi metodunu uygulamadaki özgürlüğü ‘orantılılık ilkesi’ dikkate alınarak değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. Örneğin çok kan kaybetmekte olan bir hastaya kanın pıhtılaşmasını engelleyici, seyreltici nitelikteki ilaçların verilmesi veya ilaç tedavisine ek olarak kullanılması hastanın hayatını kaybetmesine neden olabilmektedir. Dolayısıyla, hekimin uygulayacağı tedavide riski yükseltmemesi gereklidir. Tedavi yöntemi seçilirken gereksiz risklerden kaçınılmalı, hastanın somut durumu göz önüne alınmalıdır.

Av. Tuğsan YILMAZ