Title: Muvazaa ( Danışıklılık-Hile) Nedeniyle Tapu İptal Davası
Reviewed by Av. Tuğsan YILMAZ on Aug 21
Rating: 5.0

Muvazaa Nedir, Çeşitleri Nelerdir?

Tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla gerçek durumu gizleyerek kendi gerçek iradelerine uymayan ve kendi aralarında geçerli olmayan bir hususta anlaşmalarına muvazaa denir.

Gerçek irade görünen işlemin yapılmasına yönelik olmadığı halde, üçüncü kişileri aldatma maksadıyla anlaşma söz konusudur.( 7.10.1953 Tarih, 8/7 Sayılı Yargıtay içtihadı Birleştirme Kararı) Dolayısıyla muvazaalı bir hukuki işlemden bahsedebilmek için üç unsur aranır; tarafların gerçek iradelerinin görünen anlaşmaya uymaması, üçüncü kişileri aldatma kastı ve muvazaa anlaşması.

Görünürdeki işlem ve muvazaa anlaşması unsurlarını taşıyan muvazaaya mutlak muvazaa denir. Taraflar aslında işlem yapmadıkları halde üçüncü kişilere karşı bir işlem yapmış gibi görünmek üzere görünüşte bir işlem gerçekleştirmişlerdir. Alacaklıların icra takibinden kaçmak için borçlunun mallarını arkadaşına devretmesi buna örnektir. Taraflar görünürdeki işlem ve muvazaa anlaşmasını esasında anlaştıkları başka bir işlemi gizlemek için yapmışlarsa nisbi muvazaa söz konusudur. Burada ayrıca gizli bir işlem bulunur. Tarafların esasen bağışlama yapmak istedikleri halde satış gibi göstermeleri buna örnektir. Görünürdeki işlem muvazaa nedeniyle hükümsüzdür. Bu hükümsüzlüğü taraflar ya da hukuki yararı bulunan üçüncü kişiler ileri sürebilir. Hâkim de muvazaayı resen göz önüne alır. Muvazaa iddiası taraflarca herkese karşı ileri sürülebilir. Bu kuralın istisnaları bulunur;  Yazılı borç ikrarına dayanarak muvazaalı alacağı iktisap eden iyi niyetli üçüncü kişilere karşı muvazaa iddiasında bulunulamaz. Muvazaalı bir sözleşme gereğince bir malı devralan kimse, emin sıfatıyla zilyet durumunda olduğundan, ondan iyi niyetle malı iktisap eden kimsenin iktisabı korunur. Ayrıca muvazaalı sözleşme ile mülkiyeti devredilen bir taşınmazsa, görünürde malik lehine olan tapu kaydına iyi niyetle güvenerek ondan taşınmazı iktisap eden kişinin kazanımı korunur ve ona karşı muvazaa iddiası ileri sürülemez.

Görünürdeki işlemin hükümsüzlüğü defi olarak ileri sürülebileceği gibi bu konuda ayrı bir dava da açılabilir. Davada görünen işlemin muvazaa nedeniyle hükümsüzlüğünün tespiti talep edilir. Gizlenen işlem ise tarafların iradelerinin örtüşmesi nedeniyle kendi şartlarını taşıyorsa geçerli olur.  Taşınmaza ilişkin muvazaa davalarında hâkim tapu kaydının da düzeltilmesine karar verir.

Yargıtay HGK E. 1981/1-497 K. 1983/719 T. 22.6.1983 sayılı kararında; Hâkimin muvazaayı istek olmaksızın re `sen göz önünde tutması gerektiğine; muvazaa sebebinin ortadan kalkması veya bir zamanın geçmesi ile görünüşteki işlemin geçerli hale gelmeyeceği kuşkusuz bulunduğuna; muvazaanın gerek def’in ve gerekse dava yoluyla her zaman ileri sürülebileceğine, bir başka ifade ile muvazaa iddialarında zamanaşımı söz konusu olmadığı belirtmiştir.

Muvazaa nedeniyle geçersiz sözleşmeye dayanılarak bir taşınmazın tapuda temliki yapılmışsa bu tescil yolsuz bir tescil hükmündedir. Tapuda yapılan temlik ve tesciller illi işlemler olduğundan tapunun dayanağı sözleşme geçersiz ise tapu kaydının da Medeni Kanunun 1025. maddesine göre iptali gerekir. Ayrıca muvazaalı sözleşmeler yapıldığı andan itibaren taraflar arasında hüküm ve sonuç doğurmayacağından açılan dava sonunda verilen karar, yenilik doğurucu bir hüküm değil, açıklayıcı bir hüküm durumundadır. Muvazaanın varlığını iddia eden taraf veya bunların ardılı (halefi) sıfatı ile hareket eden kişi bu iddiasını ispat etmek zorundadır. Senede bağlı bir sözleşmeye karşı muvazaa iddiası, ancak yazılı delille kanıtlanabilir. Hukuki yararı bulunan üçüncü kişilerse muvazaa iddialarını her türlü delille ispatlayabilirler.

Muris Muvazaası Nedeniyle Tapu İptal Davası

Uygulamada muvazaa nedeniyle tapu iptal davası en çok muris muvazaası sebebiyle açılmaktadır. Bir kimsenin; mirasçısını miras hakkından yoksun etmek amacıyla, gerçekte bağışlamak istediği tapu sicillinde kayıtlı taşınmaz malı hakkında tapu sicil memuru önünde iradesini satış doğrultusunda açıklamış olduğunun gerçekleşmiş bulunması halinde, saklı pay sahibi olsun ya da olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılarının, görünürdeki satış sözleşmesinin Borçlar Kanunu`nun 18. maddesine dayanarak muvazaalı olduğunu ve gizli bağış sözleşmesinin de şekil koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek dava açabileceklerine ve bu dava hakkının geçerli sözleşmeler için söz konusu olan Medeni Kanun`un 507. ve 603. maddelerinin sağladığı haklara etkili olmayacağına, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 1.4.1974 günlü ikinci toplantısında oyçokluğuyla karar verilmiştir.

Muvazaa Nedeniyle Tapu İptal Davası ile Tasarrufun İptali Davası Farkı

Muvazaa davası, yani yapılan işlemin muvazaa sebebiyle hükümsüz olduğunu belirtmek için açılan davayla tasarrufun iptali davası amaçları bakımından birbirlerine yaklaşırlarsa da gerçekte nitelikleri, koşulları, doğurduğu sonuçlar bakımından birbirinden farklıdırlar. Tasarrufun iptali davası, borçlunun tasarruf işlemlerinden zarar gören ve elinde aciz belgesi bulunan alacaklılar tarafından açılabilir. Ne var ki, tasarrufun iptali davası, borçlu tarafından geçerli olarak yapılan tasarruf işlemlerin davacı bakımından hükümsüz olduğunu tespit ettirmek için açıldığı halde, muvazaa davasında borçlunun yaptığı tasarruf işleminin gerçekte hiç yapılmamış olduğunun tespiti istenir. Yani yapılan işlemin geçersizliği ileri sürülür. Tasarrufun iptali davası, ayni nitelikte olmayıp kişisel (şahsi) bir dava olduğu halde, muvazaa davası ayni nitelikte bir davadır. Muvazaanın kanıtlanması halinde davaya konu mal, borçlunun malvarlığından hiç çıkmamış hale gelir. Taşınmaza dair muvazaa davalarında hâkim tapu kaydının da borçlu adına tesciline karar verir. Muvazaa iddiası, zamanaşımına bağlı olmadan ileri sürülebildiği halde, iptal davasının tasarrufun yapıldığı tarihten itibaren en geç hak düşürücü süre olan beş yıl içinde açılması gerekir

Örnek Yargıtay Kararları

Yargıtay  1. Hukuk Dairesi’ nin 2013/20819E., 2014/8630 sayılı kararında;

Davacılar, miras bırakan Hatice S….’ın 4753 ada 31 parsel sayılı taşınmazı satış göstererek kız kardeşi Fatma T…..’e devrettiğini, bu kişinin de taşınmazı bedelsiz olarak davalıya temlik ettiğini, miras bırakanın taşınmazın satısını gerektirir bir ihtiyacı bulunmadığı gibi temlik edilen kişilerin de taşınmazı alacak maddi güçlerinin olmadığını, işlemlerin mal kaçırmak amacıyla muvazaalı şekilde yapıldığını ileri sürerek pay oranında tapu iptal ve tescil istemişlerdir.

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’ nin 2014/5067 E., 2014/9904 K., 20.05.2014 T. Sayılı kararında;

Temyize konu dava, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 19.maddesi uyarınca açılmış şahsi hakka dayalı muvazaa nedeniyle tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. Tarafların 19.4.2012 tarihinde evlendikleri ve halen evli oldukları anlaşılmaktadır. Davalı eş ile diğer davalı arasında gerçekleştirildiği iddia olunan muvazaalı işlem davacı yönünden haksız eylem niteliğinde bulunduğuna göre davacının, şahsi hakkına dayanarak evlilik birliği içinde edinilen taşınmazların davalı eş C. tarafından dava dışı O.’a devredilmesine ilişkin işlemin muvazaa sebebiyle iptali ile eski hale getirilerek, taşınmazların davalı eş C. adına tekrar tescil edilmesi talebinde hukuki yararının bulunduğu gözetilerek davaya devam edilmesi, taraf delillerinin toplanması, toplanacak tüm deliller TBK’nun 19.maddesinde yazılı muvazaa talebi doğrultusunda birlikte değerlendirilerek sonucuna göre işin esası ile ilgili olumlu olumsuz bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde hukuki yarar yokluğundan davanın reddedilmesi doğru olmamıştır.

Av. Tuğsan YILMAZ
Av. Halil İbrahim ÇELİK

Tapu İptal ve Tescil Davası başlıklı yazımızı okudunuz mu?